“Batı Nil hastalığı virüsü aslında kuşlarda bulunan bir virüs” diyen İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Veteriner Fakültesi Viroloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Yılmaz, “Virüs taşıyan kuşlar eğer burada lokalize olurlar ise, bunları da ısıran sivrisinekler kuştan virüsü alıyorlar ve sonra insana ve atlara bulaştırabiliyorlar.” dedi. Prof. Dr. Yılmaz, “Göçmen kuşlara bir şey yapamazsınız. Uçacaklar. Göçmen kuşlarda var bu virüs. O zaman iyi bir sivrisinek mücadelesi yapmamız gerekiyor. İyi bir sivrisinek mücadelesi de hem kişisel mücadele, hem de yerel yönetimlerin mücadelesi ile olmalıdır” diye konuştu.
“VATANDAŞLAR VİRÜS RİSKİNİ GÖZARDI ETMEMELİ”
Her sivrisinekte virüs bulunmayacağını fakat vatandaşların bu riski göz ardı etmemesi gerektiğini dile getiren Yılmaz, “Vatandaşımız önce panik yapmayacak. Bir kere her sivrisinek virüs taşıyor anlamına gelmez. Yine de riski hiçbir zaman göz ardı etmemesi gerekiyor. Bu riski en aza indirmek için pencerelere sineklikler taktıracaklar. Işıldak dediğimiz sinek tuzakları koyacaklar. Sinek tuzakları ciddi anlamda sayılarını azaltıyor. Ciltlerine ticari bazı ürünler sürebilecekleri gibi limon ağacı ve okaliptüs yağı sürerek sivrisineklerden korunabilirler” dedi.
SİVRİSİNEKLER TAŞIDIKLARI VİRÜSLER İNSANLARA, HAYVANLARA ULAŞTIRABİLİYOR
Prof. Dr. Hüseyin Yılmaz, “Hayvanlardan insanlara bulaşan hastalıklara pek önem verilmiyor. Çok önem verilmesi gerekir bu hastalıklara. Çünkü eğer hayvanlardaki hastalıkların önlemlerini alabilirsek, insanı da korumuş oluruz. Şöyle ki bu virüsün kuşta var olduğunu, sivrisinek ile bulaştığını, insanlara bulaşabildiğini bilmek önemli bir şey” dedi. Prof. Dr. Yılmaz, “Sinekler ile önemli virüsler bulaşabilmekte. Bunlardan bir tanesi, Batı Nil Ateşi virüsü. Rift Vadisi Humması virüsü gibi de önemli virüsler bulaşabilmekte. Bunlar önemli. Şu anda İngiltere’de bir Zika virüsü salgını bekleniyor. Hava değişimi, küresel ısınma ile beraber sineklerin yaşamları veya gidebildikleri yerler de değişebiliyor. Bu nedenle eğer virüs taşıyorlarsa bu virüsleri beraberinde götürebiliyorlar. Yaklaşık 40 kilometre kadar bulunduğu yerden bir mesafe yol kat edebiliyor sivrisinekler ve taşıdıkları virüsü insanlara ve hayvanlara ulaştırabiliyorlar” şeklinde konuştu.
“BİR GRUP SİNEKTE BATI NİL ATEŞİ VİRÜSÜ SAPTADIK”
Prof. Dr. Yılmaz, şöyle konuştu:
“Batı Nil hastalığı virüsü aslında kuşlarda bulunan bir virüs. Göçmen kuşlar ile bir ülkeden bir ülkeye taşınabiliyor. İşte bu taşınma sırasında, virüs taşıyan kuşlar eğer burada lokalize olurlar ise, bunları da ısıran sivrisinekler kuştan virüsü alıyorlar ve sonra insana ve atlara bulaştırabiliyorlar. Ama insanlardan ve atlardan daha hızlı bir geçiş söz konusu değil. Sivrisinekler aracılığı ile sadece kuşlarda var olan virüsü sivrisinekler kuşları ısırması kanalı ile alıyorlar, bu virüsü insanlara ve atlara bulaştırabiliyorlar. Aslında ülkemizdeki Batı Nil ateşi virüsü araştırmaları 2006 yıllarına dayanıyor. O zamandan beri hem sivrisineklerde hem kuşlarda bazı araştırmalar devam ediyor. İnsanda da tabii ki çalışmalar yapıldı. Daha önce bazı saptamalar var bu konuda ancak olayın boyutunu tam anlamıyla incelemek için hem kuşların hem sivrisineklerin ciddi anlamda epidemolojik araştırmalar ile her yıl en azından hangi virüsleri taşıdığı yönünde araştırmalar yapmak lazım. Biz de bu görüşten yola çıkarak, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa tarafından desteklenen, Amerika, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi ve Veterinerlik Fakültesi Viroloji Anabilim Dalı olarak bir proje gerçekleştirdik. Bu projede yaklaşık 5 bin civarı sivrisinek topladık ve bu topladığımız sivrisineklerden bir grupta Batı Nil ateşi virüsü saptadık”
“HAYVANLARDAKİ HASTALIKLARI ÖNLERSEK, İNSANLARI DA KORUMUŞ OLURUZ”
Hayvanlardan insanlara bulaşabilen hastalıklara yeterince önem verilmediğini vurgulayan Yılmaz, “Çok önem verilmesi gerekir bu hastalıklara. Çünkü eğer hayvanlardaki hastalıkların önlemlerini alabilirsek, insanı da korumuş oluruz. Bu noktada hem yetkililerin hem de halkımızın, yeterince üstüne gitmesi gerektiğini düşünüyorum ben. Şöyle ki bu virüsün kuşta var olduğunu, sivrisinek ile bulaştığını, insanlara bulaşabildiğini bilmek önemli bir şey. Neden? Göçmen kuşlara bir şey yapamazsınız. Uçacaklar. Göçmen kuşlarda var bu virüs. O zaman iyi bir sivrisinek mücadelesi yapmamız gerekiyor. İyi bir sivrisinek mücadelesi de hem kişisel mücadele, hem de yerel yönetimlerin mücadelesi ile olmalıdır” dedi.
“KUŞLARDAKİ VİRÜSÜ ENGELLEMEK MÜMKÜN DEĞİL, SİVRİSİNEK MÜCADELESİ ÖNEMLİ”
Göçmen kuşların taşıdığı virüsü engellemenin mümkün olmaması nedeniyle, sivrisinekle mücadele yöntemleri ile sayılarının azaltılması gerektiğini ifade eden Yılmaz, şöyle devam etti:
“Sivrisinekler bir kere sulak, bataklık ortamlarda yaşamayı ve oralara yumurta bırakmayı seviyor. 25 derecenin onlar için en uygun yaşama ortamı olduğunu biliyoruz. Onların dezavantajına olabilmesi için ısının 10 derecenin altına düşmesi lazım. Çok sıcak ve kurak havalar, bataklığı ve sulak alanları kısmen kurutacağından sivrisinekler için pek uygun değil. O anlamda bizim işimize yaramayan tarzda olan su birikintilerini kesinlikle kurutmamız gerekiyor. Göllerde ise, biyolojik azı yöntemler denenmiş durumda. Bunlardan biri göllere sinek larvalarını yiyen balıklar. Bu sayede sinek popülasyonunu azaltmış oluyorsunuz aslında. Bütün hedef, sinek sayısını nasıl azaltabilirim. Yani dışarıdaki, mücadele bu tarzda olmak zorunda. Çünkü başka türlü mücadele şeklimiz yok. Kuşlara bir şey yapamıyoruz. O zaman sivrisinek sayısını azaltacağız. Ejderha sinekleri var. Sivrisinekleri yok edebiliyorlar. İlaçlamalar yapabilirsiniz. Görev yine yerel yönetimlere düşüyor. Çevre temizliği önemli çünkü organik atıkların bulunmamasında yarar var. Sinekler onlara gidiyor daha çok. Dolayısıyla iyi bir çevre temizliği, iyi bir sinek mücadelesi ile sinek sayısını azaltabiliriz”