Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı iddianameye göre, Kübra H. 23 Aralık 2016’da daha önce bir kez yüz yüze görüştüğü Caner B’yi görmek için Düzce’den İstanbul’a geldi. Caner B.’nin ifadesine göre, birlikte Gürpınar Sahili’ne giderek alkol aldılar. Bu sırada yanlarında Caner B.’nin yeğeni İbris B. de vardı. Şeker hastası olan Kübra H. aldığı alkolün etkisiyle şeker komasına girdi.
Ancak Caner B. ile İdris B., yanlarına diğer yeğenleri Doğanay B.’yi de alarak günübirlik kiraladıkları bir eve gitti. Evin güvenlik kamerası görüntülerine göre, Caner B. koma halindeki Kübra H.’yi omuzuna alarak odaya çıkarttı ve ilişkiye girdi. Kübra H. bir türlü kendine gelmeyince, saatler sonra hastaneye götürdüler. Hastanede yapılan müdahale sırasında Kübra H.’nin şeker komasına girdiği tespit edildi. Bir süre hastanede bekleyen İdris B. daha sonra ayrıldı. Otopside Kübra H. ile koma halindeyken cinsel ilişkiye girildiği ortaya çıktı.
Başsavcılık, komadaki genç kızın cinsel ilişkiye rıza göstermesinin mümkün olmadığını, ayrıca tıbbi müdahale sağlansaydı yaşama ihtimalinin yüksek olduğunu belirterek Caner B., Doğanay B. ve İbris B.’ye dava açtı. Caner B.’ye nitelikli cinsel saldırı ve ihmal suçundan 43 yıl, İdris B.’ye ihmal suçundan 24 yıl, Doğanay B’ye ise yardım yükümlülüğünü yerine getirmeme suçundan 3 yıl hapis cezası istendi.
SAVUNMA: RIZASI DIŞINDA BİR ŞEY OLMADI
Bakırköy 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ilk duruşmaya müşteki Kübra H.’nin annesi Canan H. ile babası Fikri H. de katıldı. Caner B. kendisini şöyle savundu: “Kendisini hastaneye götürdüm. İhmalim yok. Hasta olduğuna dair evrakları doktora verince doğru müdahale etmediler. Kamera kayıtlarından görebilirsiniz. İlk buluşma için ben Düzce’ye gitmiştim, sonra da o geldi. ‘Yemek yiyelim aşkım’ dedim. Aç olmadığını söyleyerek, ‘Bir şeyler içebiliriz’ dedi. Otel girişine geldiğimizde Kübra’nın isteği üzerine onu omzuma aldım. Odasına kadar eşlik ettim. İki oda tutmuştuk. Kübra’nın odasına gittiğimizde sevişmek istedi. Ben sabah uyandığımda Kübra horluyordu. Kübra kendine gelmeyince hastaneye gittik. Bizi tekerlekli sandalye ile karşıladılar. Kübra’yı boş bir sedyeye yatırdılar, ilgilenmediler. Çantasından çıkan ilaçları teslim ettim. Kan testi sonucuna göre hareket edeceklerini söylediler. Test sonuçlarını doktora götürünce ‘Acil yoğun bakım’ dedi. Doktor başka bir hastaneye gitmesi gerektiğini söyleyerek ‘Sen kimsin? Anne babası gelsin’ dedi. Kübra’nın telefonun tuş kilidini bilmediğim için anne babasını çağıramadım. Kendi ailemi arayıp haber verdim. Onlar gelince Düzce’ye gitmek için yola çıktım. Abim ailesini aradığını söyleyince hastaneye geri döndüm. Kaçtığım doğru değildir. “Dualarla uyanmasını beklerken ertesi sabah öldüğünü gördüm. İnternetteki profiline bizim fotoğrafımızı koymuştu. Ciddi bir ilişkim, evliliğe dair düşüncem vardı. Kendisi bana şeker hastası olduğunu söyleseydi ben kendisine ne alkol kullandırırdım, ne de başka bir şey. Kendisi hastayken neye dayanarak bunu içti anlamış değilim. Ailemle ben mağdur oldum. Böyle bir iftirayla karşı karşıya kaldık. Tahliyemi ve beraatimi isterim. Kübra’nın rızası dışında hiçbir şey olmamıştır ve yaşanması da düşünülemez.”
MAHKEME TUTUKLULUĞA ‘DEVAM’ DEDİ
Mahkeme heyeti Caner B.’nin tutukluluğunun devamına karar vererek, diğer sanıkların dinlenmesi için duruşmayı erteledi.