Saraçhane Arkeoloji Parkı‘nda sergilenen eserler, 1950’li yılların sonuna doğru dönemin Başbakanı Adnan Menderes’in talimatıyla yapımına başlanan yeni bulvar inşaatının kazı çalışmaları sırasında ortaya çıkarıldı. 5’inci yüzyıl erken Bizans dönemi eserleri olduğu tespit edilen kalıntıların bir bölümü Latin istilası sırasında Venedik’e götürüldü. 1960’lı yılların başında yapılan detaylı çalışmalar sonucunda tarihi kalıntıların Aziz Polyeuktos Kilisesi’ne ait kalıntılar olduğu anlaşıldı. Bu eserlerin önemli bir bölümü İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne götürülerek sergilendi. Bir kısmı da kazıların yapıldığı Saraçhane Parkı’nda bırakıldı.
“BİR BİLİNÇLENDİRME YAPABİLİR”
Aradan geçen yıllara meydan okuyan kalıntılar, parkın içinde oturacak bank olmamasından dolayı zaman içinde bank muamelesi görmeye başladı. Bazı kalıntılar ise üzerlerine sprey boyalarla yazılar yazıldı, tahrip edildi.
Arkeolog Murat Sav, “Park içinde bulunan sütunlar, sütun başlıkları ve kalıntılar Bizanzsın erken dönemlerine ait. O dönemlerde bu bölge çok canlı ve önemli bir yerdi. O kalıntılarda burada parkta değerlendirilmiş. Bu tür kalıntıların park içinde olması son derece pozitif bir durum. Çünkü insanların eski eserlerle olan irtibatı ve bunları tanıma isteği oldukça önemli. Ancak kalıntıların bu tür kullanımları tamamen toplumsal bilinçle ilgili bir durum. Bunu toplum olarak, bu kenti soluyan insanlar olarak biraz daha düşünerek ve ölçülü hareket ederek zaman içinde aşacağımızı düşünüyorum. Bu tür eserlerin ne olduğu konusunda bilgilendirici ve uyarıları içeren tabelalar olabilir. Böyle bir bilinçlendirme yapabilir” şeklinde konuştu.
“HERKES OTURUYORDU BEN DE OTURDUM”
Vatandaşların bazıları kalıntıların birer tarihi eser olduklarının farkında. O vatandaşlardan biri olan Nezih Filiz, “Üzerinde oturduğumun bir tarihi eser olduğunu biliyorum. Bu tarihi eserler bu durumda olmamalı. Tarihi kalıntıların yanlarına asfalt dökülmesi bile tarihe büyük saygısızlıktır. Burada suç büyüklerimizin değil, hepimizin suçu. Ama bir şey de yapamıyoruz. Ben üzerinde otururum, kedi üzerinde gezer, diğeri gelir çekirdek çitler, sonra tarihimiz böyle harap olur. Birileri de gelir sonra üzerine beton döker, ev yapar. Yetkililer kesinlikle önlemlerini almalılar” dedi.
Bir başka kişi ise “Üzerinde oturduğumun ne olduğunu bilmiyorum. Herkes oturduğu için ben de oturdum. Bunun bir tarihi eser olduğunu şimdi sizden öğrendim. Gelip gidenler sürekli buralarda oturuyor. Ben de o yüzden oturdum” diye konuştu. Bir arkeoloji öğrencisi de “Bunların tarihi eser olduğunu biliyorum. Ama burası bir park neticede. Biz açıkçası bunların konsept olarak konulduğunu düşündük. Ülke olarak kimse bu tür eserlere değer vermiyor maalesef. Müzelerin önünde de bunu anladık zaten” şeklinde konuştu.