Şenol İpek 90’lı yıllara damga vuran olayın perde arkasını şu şekilde anlattı: “Zannettiğiniz şey sizin o dönem basından görüp, duyduğunuz şeyler. Bir olayı tamamıyla irdeleyip, detayını gerçekliğini bilmeden elinize klavyeyi alıp, belden aşağı eleştirmeyin insanları. Bu kul hakkına girer. Tabii ki eleştirebilirsiniz ama bu belden aşağı olmasın. Bu tamamıyla bir algı olayıydı. Gerçeği çok daha farklıydı, çok kötü bir şey yoktu. Çığ gibi büyüyen bir magazin dönemi yaşıyorduk. Aldı başını gitti, olaylara 50 kişi 100 kişi dahil oldu. Biz kendimizi anlatana kadar, doğruyu anlatmaya çalışana kadar iş işten geçmişti. “Böyle bir odaya gitme, odaya davet etme böyle bir şey yok. O zaman da bas bas bağırıp söylediğimizde, altını çizdiğimizde yapamadık, beceremedik.
“TOSTUMU YİYİP ODAYA DÖNECEĞİM”
Orada telefondan bir görüntü yapılıyor, bizim telefonumuz değil ki o zaten. O mesajmış gibi gösteriliyor. Halbuki, o bize soruyor ki o zaman da ben evliydim. Hep beraber Kıbrıs’a yılın mankeni ödüllerini almaya gitmiştik. Aşağıda bekliyorduk, onlar üst taraftaydı. ‘Geliyor musunuz, gelmiyor musunuz? Ben tostumu yiyip odaya döneceğim…’ gibi bir mesaj. Olay bu. Ondan sonra orada başka bir gerginlik oluyor, bununla birleşiyor. 45 gün sonra ortaya çıkıyor zaten. 1-2 gün sonra olan bir şey değil.
“NE ÇAĞLA’NIN NE BENİM KABAHATİM VAR”
Burada ne Çağla’nın bir kabahati var, ne benim bir kabahatim var…Orada bulunan birkaç kişinin İstanbul’a döndükten günler sonra farklı anlatması… O dönem Çağla’dan nefret eden iki tane mankenin kuliste konuşup, bunu magazinci abilerine anlatması… Ben 10 gün utancımdan dışarı çıkamadım. Şuan bile bunu konuşmaktan son derece muzdaribim. Çağla çok değerli bir arkadaşım. Uzun yıllar biz birbirimizle hiç görüşmedik. Yıllarca yan yana gelemedik. Geçtiğimiz sene yan yana geldik. Çocuklarını gördüm. Çağla neredeyse benim çocukluk arkadaşım… Magazinde kriz yönetme olayı var ya, yönetemedik. Büyüklerimiz de yönetemedi.
“AYLARCA ORAYA GİDEMEDİM”
Faruk K. o zaman organizasyon işi yapıyordu, bana 10 bin dolarlık teklifle geldi. ‘Gelemem Faruk ben dışarı çıkamıyorum. Basınla yan yana gelmek istemiyorum’ dedim.Başkası olsa bunu alır götürür. Başka yerlerde kullanır… Bize ters geldi, hala da ters geliyor. Bunu konuşurken de hicap duyuyorum. Etiler’de çok sevdiğim bir büfe var. Aylarca oraya gidip içeri giremedim. İnsanlar ben içeri girer girmez gülmeye başlıyordu. Şuan yeri geldiğinde ‘bu konuyu geçelim’ demek de samimi gelmiyor. Her yazılıp çizilen doğru olsa yandı ortalık…”