2006 yılında meydana gelen trafik kazası sonucu ağır yaralanan vatandaş soluğu mahkemede aldı. Aracın sigorta poliçesini düzenleyen sigorta şirketi aleyhine tazminat davası açan kazazede, iki aracın çarpışması sonucu ağır yaralandığını, tedavisinin yıllardır sürdüğünü, günlük işlerini yapamadığını, bakıma muhtaç olduğunu, belinden ve ayağından sakat kaldığını, yürümek için âlet kullandığını ve çalışamadığını kaydetti. Fazlaya dâir hakları saklı kalmak 183 bin TL’lik maddi tazminat talebinde bulundu. Davalı sigorta şirketi avukatı ise davacının bulunduğu aracın sürücüsünün kaza ânında alkollü olduğunu savundu. Mahkeme, asıl davadaki maddî tazminat talebinin kısmen kabulüyle 155 bin 944,13 TL tazminatın, asıl davadaki manevî tazminat talebinin kısmen kabulüyle 35 bin TL manevî tazminatın ödenmesine hükmetti. Mahkeme, kazanın münhasıran alkolün etkisiyle meydana gelmediği anlaşıldığından birleşen davanın reddine karar verdi. Hüküm davalılar tarafından temyiz edildi.
Yargıtay 17. Hukuk Dâiresi emsâl bir karara imza attı. 12 yıl süren davada son sözü söyleyen dâire, kazazedenin, alkollü sürücünün kullandığı araca kendi iradesiyle bindiğine dikkat çekti. Kararda, “Takdir olunan manevî tazminatın bir miktar fazla olduğu görülmüş ve hakkaniyete uygun bir manevî tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir. Yasada zarar gören taraf, zarara razı olduğu veya kendisinin eylemi zararın doğmasına ya da zararın artmasına yardım ettiği ve zararı yapan kişinin durum ve mevkiini ağırlaştırdığı takdirde hakimin, zarar ve ziyan tutarını indirebileceği veya zarar ve ziyanı hüküm altına almaktan vazgeçebileceği açıklanmıştır. Somut olayda mahkemece davacının alkollü olan sürücünün kullandığı araca kendi iradesiyle bindiği, alkollü sürücünün kullandığı araca bilerek bindiğinden hükmedilen tazminat miktarından takdiren yüzde 15 oranında indirim yapılarak nihâî zarar 155 bin TL olarak kabul edilmiştir. Mahkemece davacı için hükmedilen tazminattan, davacının müterafik kusuru sebebiyle indirim yapılması doğru olmakla birlikte yüzde 15 oranındaki indirim düşük olup, dairemizin yerleşik uygulamaları ile benimsenen yüzde 20 oranında indirim yapılması gerekirken, eksik oran üzerinden indirim yapılması bozmayı gerektirmiştir. Mahkemece davalı şirketin manevî tazminattan sorumlu tutulmamış olmasına rağmen manevî tazminata dair yargılama gideri, bakiye harç ve vekâlet ücretinin tamamından sorumlu tutulması da doğru görülmemiştir. Davalı şirketler harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinden de poliçe limiti ile sorumlu olup yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. Açıklanan sebeplerle mahkeme kararının bozulmasına oy birliği ile karar verilmiştir” denildi.