Adli Tıp Uzmanları Derneği, Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nce 5 yıl boyunca yürütülen ‘Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet’ konulu araştırmanın sonuçlarını paylaştı. İzmir Tabip Odası’ndaki basın toplantısında konuşan Dernek Başkanı Prof. Dr. Akça Toprak Ergönen, Türkiye’de adli tıp hizmeti veren üniversitelerin, Sağlık Bakanlığı’na bağlı birimler ile Adli Tıp Kurumu’nun ilgili birimlerinin değerlendirdikleri adli olguların dağılımı göz önüne alındığında, aile içi şiddete maruz bırakılan kadın hasta oranının çok önemli sayılara ulaştığını söyledi. Yapılan çalışmalara göre aile içi şiddete maruz bırakılan kadın hastaların oranının yüzde 3-12 arasında değiştiğini açıklayan Ergönen, bu sayının sadece hastanelere başvuran kadınları yansıttığını, birçok kadının yaşadığı şiddeti dile getiremediğini savundu.
‘MAĞDURLARIN YÜZDE 47’Sİ TEDAVİ GEREKTİRECEK DÜZEYDE YARALANIYOR’
Prof. Dr. Ergönen, Bakanlık tarafından yapılan araştırmanın sonuçlarına göre, şiddet gören kadınların yüzde 44’ünün, yaşadıkları şiddeti kimseye anlatamadığını belirterek, “Sağlık kurumlarına ve adli birimlere başvurmayan, başvuramayan çok ciddi sayıda aile içinde şiddete maruz bırakılan sessiz bir grup var” dedi. Yine 2014 yılında Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nce yürütülen araştırmaya göre ülke genelinde hayatının herhangi bir döneminde fiziksel şiddete maruz kalan kadınların oranının yüzde 36, duygusal şiddete maruz kalanların ise yüzde 44 olduğunu ifade eden Ergönen, fiziksel şiddete uğrayan kadınların yüzde 47’sinin de tedavi gerektirecek düzeyde yaralandığını kaydetti. Prof. Dr. Ergönen, şöyle dedi:
“Bu çalışmanın ortaya koyduğu bir gerçek de 18 yaşından önce evlenen çocukların 18 yaşından sonra evlenen yetişkinlere göre fiziksel, cinsel ve duygusal şiddete daha fazla maruz bırakılmasıdır. Bu nedenlerle kadına yönelik şiddet bütün dünyada ciddi bir halk sağlığı sorunu olarak kabul edilmektedir. Aile içinde şiddete maruz bırakılan kadın hastaların başvurabilecekleri kurumlar olan karakol, jandarma gibi güvenlik güçleri, aile sağlığı birimleri, hastaneler gibi sağlık kurumları, savcılıklar, avukatlar gibi hukuk mekanizmalarının da bu konuda özellikle eğitim alması çok değerlidir.”
Bilimsel çalışmaların; toplumsal cinsiyetçi önyargıların yüklediği rollerin, kadını ve erkeği baskı altında tuttuğunu ve şiddete varan olumsuz davranışların temel nedeni olduğunu gösterdiğinin altını çizen Ergönen, dernek olarak, şiddet konusunda yapılacak çalışmalarda işbirliğine hazır olduklarını açıkladı.