Uzun yıllar giyim üzerine bir firmada çalışan Emre Demir (30) çok sevdiği hayvanların sokaklara bırakılmasından etkilenerek Her Eve Bir Pati Derneği‘nin kuruculuğunu yaptı. Pet shoplardan alınan, sokak yüzü görmemiş evcil köpeklerin, dışarıya bırakılmasından duyduğu rahatsızlıkla bu projeyi hayata geçiren Demir, “Terk edilmiş hayvanların ikinci baharını yaşatmak istiyoruz” diyerek amaçlarını özetliyor.
15 dönüm kiralık alan üzerinde 400-500 farklı cinslerde köpeğe bakan Her Eve Bir Pati Derneği, belediyeler ve vatandaşların bağışlarıyla ayakta duruyor. Barınakta, Amerika, İngiltere başta olmak üzere yurt dışı ve yurt içine 200’e yakın hayvan sahiplendirildi.
Uzun bir süredir bu oluşumun öncülüğünü ettiğini fakat 1 yıldır dernekleşerek evcil hayvanlara ev sahipliği yaparak sahiplendirdiklerini anlatan Emre Demir, “30 yaşında, işletme mezunuyum. Uzun yıllar perakende sektöründe çalışıyordum fakat nisan ayı itibariyle sektör değişikliğine gittim. Şu anda otomotiv sektöründeyim. Aynı zamanda Her Eve Bir Pati kurucusuyum. Aslında biz uzun sürelerdir vardık ama dernek olarak şubat ayında 1 yaşımıza gireceğiz. Bir yıldır aktif dernek olarak işimizi yürütüyoruz. Amacımız her eve bir pati verebilmek. Derneğin adından da anlaşılacağı gibi bunu her zaman söylüyoruz. Ülkemizde ne yazık ki insanlar kolayca evcil hayvan sahibi olabiliyor. Ama bir o kadar da çabuk sokaklara bırakıyorlar. Bizler sokaklara alışkın, mahalle sakinleri tarafından bakılan hayvanları buraya getirmiyoruz. Bizim amacımız terk edilmiş evcil hayvanları tekrar sahiplendirerek ikinci baharını yaşatmaktır. Onlara aileler bulup takiplerini yapıyoruz ve çok güzel hikayeler yazdığımızı düşünüyorum” dedi.
“Bizimle aynı duyguları yaşıyor”
Hayvan hakları kanunlarıyla ilgili sıkıntıları da dile getiren Demir, “Hayvanlar mal kapsamında olduğu için tüm cezalar ona göre veriliyor. Genelde para cezaları ile sonuçlanıyor. Halbuki onlar bizimle aynı duyguları yaşıyor. Sadece görüntü farklılığımız var. Bunlar da can niteliğinde olduğu sürece, kanunlar da böyle işlerse sorunun çoğunu çözeceğimize inanıyorum” diye konuştu.
İnsanların bağışlarıyla ayakta durduklarının altını çizen Emre Demir, “Özel veteriner klinikleriyle çalışıyoruz ve hayvanların tedavilerini bunlarla çözüyoruz. Aynı zamanda Bursa Büyükşehir, Osmangazi ve Yıldırım belediyeleri başta olmak üzere kısırlaşma desteği alıyoruz. Bizim için en önemlisi beslemekten ziyade kısırlaştırmaktır. Bunlar kısırlaşmazsa üremeye devam edecekler, üredikçe sonu gelmeyecek sorunlar oluşacak” ifadelerini kullandı.
“400-500 hayvana ev sahipliği yapıyoruz”
15 dönüm arazi üzerine kurulmuş bahçenin barınaktan bir tık daha farklı olduğunu işaret eden Demir, “Siz de gördüğünüz üzere hayvanlar burada daha serbestler. Tabii ki bu durum yine bizi mutlu etmiyor. Biz kendimizce mutsuzluktan mutluluk yaşamaya çalışıyoruz. Yaklaşık 400-500 ile değişen sayımız var. Bu sayı sürekli değişiklik gösteriyor. Amacımız evcil hayvanları bir daha yuva sahibi yapmaktır. Bu alanın 9-10 dönümü köpeklere ait, 5 dönüme yakın arazimiz ise Hayvan Hakları Federasyonu (HAYTAP) tarafından kullanılıyor ve engelli hayvanlar bulunuyor” dedi.
Sokaklara bırakılan evcil hayvanların yuvalandırılmasına da değinen Demir, “Sadece yurt içi değil yurt dışına da sahiplendirme yapıyoruz. İngiltere, Almanya, Amerika’ya gönderdiğimiz köpekler var. Yaklaşık 170 tane yurt dışına, 200 tane de yurt içine yuvalandırma yaptık. Bunları sürekli takip ediyoruz. Onların mutluluğu bizim en büyük hakkımız” şekline konuştu.
Sokaklardan çok doğal alanlara daha çok hayvan bırakıldığının altını çizen Demir, “İnsanların çoğu sokak hayvanı olmadığını düşünüyorlar. Haklılar, baktığımızda sokakta hayvan göremiyoruz. Göremediğimiz hayvanlar dağlarda, bayırlarda bulunuyor. Biz beslemeler yaptığımız için bunları birbirinden ayırabiliyoruz. Daha rahat ulaşabiliyoruz. Örneğin bir ormana gittiğimizde en az 2-3 tane terk edilmiş, diğerlerinden korkan bir hayvan olduğunu görebiliyoruz. Amacımız o hayvanları bir an önce almak değil. Önce aileyle iletişim kurabilmek. Çünkü gerçekten terk edilmek çok kötü bir şey. Biz insanoğlu, nasıl bir sevdiği tarafından terk edildiğini anladığında üzülüyorsa, inanın o duyguya hayvanlar da sahip. Maalesef buraya gelince bir hafta boyunca yemek yemeyen hayvan da biliyoruz” dedi.
“Evine hayvan alacak kişiler çok iyi düşünmelidir”
Evine hayvan alacak kişilerinin çok iyi düşünmesi gerektiğini belirten Emre Demir, “Kesinlikle bu işin sonunu düşünmesi lazım. Evet, baktığınızda yavru bir köpeğe sahip olmak, onunla zaman geçirmek çok keyifli bir şey olabilir. Ama bunun sonunu düşünmek çok daha farklı bir şey. Bir canlı ortalama 10 ila 15 yıl yaşıyor. 10 ila 15 yıl gerçekten hayatınızda bu şekilde bir planlama yapacak mısınız? Mesela, yazın tatile gittiğinizde onu nereye bırakacaksınız? Ya da kiradaysanız ev sahibiniz buna izin veriyor mu? Bu tarz durumları düşünmelerini kesinlikle öneriyoruz. Ve biz gerçekten insanlara şunu diyoruz; biz sizi tanıyalım, bir haftalık deneme süreciniz olsun, hem dostumuz sizi tanısın, siz dostunuzu tanıyın. Eğer yapamıyorsanız, başarısız olduğunuza inanıyorsanız biz zaten arkasındayız. Ama bunu gidip satın alarak denemeyin. Gelin burada deneyin. En azından hiçbir hayvan mağdur olmasın. Kurtulacaksa da mağdur bir hayvan kurtulsun” şeklinde konuştu.
“Açlıktan ölen hayvanların olması üzücü”
Konuşmasını topluma bir mesajla sonlandıran Demir, açlıktan ölen hayvanlara dikkat çekerek, “Bizim en büyük mesajlarımızdan bir tanesi, artık teknolojinin olduğu bir çağdayız. Herkesin elinde en iyi telefonlar, altında arabalar var. Yediğimiz önümüzde, yemediğimiz arkamızda. Ama maalesef bunlar olmasına rağmen hala ülkemizde açlıktan ölen hayvanlar görüyoruz. Bu çok üzücü bir durum. Arabayla çıktığımızda yol kenarlarında herkes bir kedi, bir köpek ya da bir başka hayvanın ölüsünü görebiliyor. Bunun en büyük sebebi; açlık. O hayvanlar oralara boşuna çıkmıyorlar. Bir yemek arayışına giriyorlar ve orada mağdur olup ölebiliyorlar. Yaşadığımız yüzyılda bir canlının açlıktan öldüğünü bilmek çok çok üzücü bir görüntü. Ama bunların en büyük sebebi de hayvanları sevmeyen insanların onlara zarar vermesi, hayatlarını engellemeye çalışmasıdır. Kapınızın önünde bir hayvan görüyorsanız, görüntüsünden rahatsız olup belediyeyi ya da başka bir yeri aramayın. Çünkü onların yerleri bizimle iç içe olabilmek. Biz bu hayvanları milyonlarca yıl önce evcilleştirmişiz, sahip çıkmışız ve hala da onlara sahip çıkmamız gerektiğine inanıyoruz” dedi.