İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin Meclis Grup Toplantısı’ndaki konuşmasına kadınların 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutlayarak başladı.
Akşener, “Maalesef son zamanlarda Türkiye’de kadın olmak iyice zorlaştı. Türklerde kadın, toplumun direğidir. Türklerde kadın, töredir, öğretendir, kadını da erkeği de yetiştirendir. Türklerde kadın, akıldır, sağ duyudur, toplumsal hafızadır. Türklerde kadın, devlettir.” diye konuştu.
Akşener, Türk devletlerinin kadını baş tacı yaptığı zaman yükseldiğini, kadının değerini bilmediğinde de yıkıldığını, geleceğin mutlu, zengin ve güçlü Türkiye’sinin ancak Türk kadınının yükselmesi ile mümkün olabileceğini söyledi. İdlib saldırısında şehit olan askerleri anımsatan Akşener, Türkiye’nin acı bir haftayı geride bıraktığını ancak yaşananlardan ders alınmadığını savundu.
Akşener, Türkiye’nin Suriye topraklarında operasyon yapmasına neden olan PKK-PYD ve YPG varlığından artık söz edilmediğini, HTŞ olmak üzere Birleşmiş Milletler tarafından terörist olarak tanımlanan bazı grupların da Türkiye’nin kucağında kaldığını ileri sürdü.
“Esad rejimi, bir anda Suriye Arap Cumhuriyeti oluverdi”
Bu kadar açık ve ağır şartlar ve gelişmeler karşısında bile hala zaferden söz edenler ve Mehmetçiğin canı üzerinden siyasi rant peşinde koşanlar olduğunu aktaran Akşener, “Esad rejimi, bir anda Suriye Arap Cumhuriyeti oluverdi. ‘Şam’ı yakarız, Halep’i yıkarız.’ diyenler, ‘Suriye meselesinde askeri çözüm olmaz.’ demeye başladı. ‘Katil Esed’ dedikleriyle aracılar üzerinden görüşüldüğünü, bizzat Sayın Erdoğan’ın ağzından duyduk. Ayıptır, günahtır.” diye konuştu.
Meral Akşener, defalarca hükümete “büyük lokma ye, büyük söz söyleme”, “Kaldıramayacağın yükün altına girme” ve “Olmayacak duaya amin deme” uyarılarında bulunduklarını ancak dinletemediklerini söyledi. İYİ Parti olarak bu uyarıları yaparken iktidarın, Emevi Camisi’nde namaz kılmaktan söz ettiğini kaydeden Akşener, şu değerlendirmeyi yaptı:
Akşener, Moskova Protokolü’nün bir ara çözüm olduğunu, bu ara çözümün kalıcı hale getirilebilmesi için, öncelikle devleti yönetenlerin, aklını başına alması ve devlet insanı duruşunu göstermeleri gerektiğini vurguladı.
“Sayın Erdoğan’ı bir kez daha uyarmak istiyorum”
Hükümete önerilerde bulunan Akşener, “Buradan Sayın Erdoğan’ı bir kez daha uyarmak istiyorum. Bu kadar önemli konularda, kararları sarayında tek başına alma. Dışişleri Bakanlığı, Genelkurmay gibi kurumlardan, seçenekli politikalar üretmelerini iste. Suriye meselesi milli güvenliğimizi doğrudan ilgilendirdiği için, milli bir meseledir. Bu konuda adımlar atmadan önce, muhalefet partileriyle istişare et. İstişare, ortak akıldan süzülmüş, milli bir duruş çıkarır. Bu kadar hata yaptıktan sonra muhalefetten, ayrıntılarını, nedenlerini, niçinlerini bilmediği politikalara, destek vermesini bekleyemezsin.” şeklinde konuştu.
Suriyeli sığınmacılara da değinen Akşener, “Türkiye, batının da ortak olduğu Suriye meselesinden kaynaklanan sığınmacı yükünü elbette taşımak zorunda değil. Bu nedenle sınırlarını açmak Türkiye’nin en doğal hakkıdır. Ancak bunu yaparken, yine şahsi kızgınlıklarla hareket etmek, haklı olan Türkiye’yi, dünya kamuoyunda ‘insan kaçakçısı devlet’ durumuna düşürüyor. Haklı olduğumuz bir konuda kızgın bir komşu gibi değil, devlet gibi davranmak zorundasın. Avrupa’yı gerçeklerle yüz yüze getirmenin, daha sağlıklı ve akıllıca yöntemleri olduğunu unutma.” dedi.
“Doğruları söyleyen ve haklı çıkanlar, hain ilan ediliyor”
Meral Akşener, yargılama süreci devam eden gazetecilere ilişkin de değerlendirmelerde bulundu. İktidarın başka şeylerin konuşulmasını istemediğini, meselelere sadece kendilerinin istediği pencereden bakılmasını ve herkesin susarak oturmasını istediğini ileri süren Akşener, doğruları söyleyerek haklı çıkanların hain edildiğini ve milletin her ferdinden biat beklendiğini belirtti.
“İcradaki dosya sayısı artmaya devam ediyor”
Türk ekonomisinin her geçen gün uluslararası rekabetin dışına itildiğini savunan Akşener, şöyle konuştu:
“Dünya ekonomisinden aldığımız pay 2017 yılında yüzde 1,06 iken bugün yüzde 0,86’ya düştü. Son 6 yılda milli gelirimiz yüzde 21 azaldı. 2013 yılında 12 bin 500 dolar olan kişi başı milli gelirimiz, bugün 17 bin 500 dolara gelebilecekken iktidarın başkanlık sistemi macerası sonucunda 9 bin dolarda takıldı kaldı. Son 6 yılda, her bir vatandaşı 5 bin dolar daha zengin olabilecekken 3 bin 500 dolar fakirleşmiş bir Türkiye ile karşı karşıyayız. İşte krediye, borca bağımlı üretim modelinin bizi getirdiği nokta. İstihdam ve gelir yaratamayan, günbegün fakirleşen bir Türkiye. Damat Bey’e göre güya ekonomi dengeleniyor ama işsizlik azalmıyor, vatandaşın geçim sıkıntısı bitmiyor, enflasyon düşmüyor. Güya ekonomi dengeleniyor ama esnaf, çiftçi, sanayici, borçlarının altında ezilmeye aynen devam ediyor. Güya ekonomi dengeleniyor ama vatandaş kredi kartı borcunu ödeyemiyor, icradaki dosya sayısı her gün artmaya devam ediyor.”
“Acil yapısal reformlara ihtiyaç var”
Ekonominin acil yapısal reformlara ihtiyacı olduğunu savunan Akşener, günü kurtarmaya dönük ekonomi politikalarının Türkiye’yi bir yere taşıyamayacağını anlatmaya çalıştıklarını ancak iktidarın sürdürülemez politikalarda ısrar ettiğini aktardı. Piyasadaki güvenin ortadan kalktığını ve yatırımların 5 çeyrek üst üste azaldığını dile getiren Akşener, “Bir Türkiye düşünün ki ihracatçısı, daha fazla malı daha ucuza satmak zorunda kalıyor. Çiftçisi, aylarca emek verdiği mahsulünü, para etmiyor diye feryat figan derelere döküyor. Bir Türkiye düşünün ki genci AVM’lerde vakit öldürüyor, işsizi canına kıyıyor. Sayın Erdoğan ve damadının yeni Türkiyesi işte budur. Bu, bizim kabul edebileceğimiz bir Türkiye olamaz. Bu, bizim çocuklarımıza reva gördüğümüz bir Türkiye olamaz.” diye konuştu.
Meral Akşener, sokaktaki, çarşıdaki, pazardaki sıkıntıların çözülmesinin, ülkenin karşı karşıya olduğu tehditlerin aşılmasının ve geleceğe dair kaybedilen umutların yeniden yeşermesinin yapısal reformlarla mümkün olabileceğini ifade etti.
Akşener, yapısal reformların Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde kalarak yapılmayacağını iddia ederek “Çünkü yapısal reformlar, demokrasinin ve hukukun üstün olduğu bir ülke ister. Yapısal reformlar, devlette şeffaflık, kamuda liyakat ister. Yapısal reformlar akıl ister, sağduyu ister. Yapısal reformlar, mutlu, zengin ve güçlü bir Türkiye vizyonu ister. Yani yapısal reformlar, iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistem ister.” değerlendirmesinde bulundu.