İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen ve kamuoyunda askeri casusluk soruşturması adıyla anılan soruşturma kapsamında şüpheli O.S.nin evinde yapılan aramada el konulan dijital depolama cihazlarının içinde, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda astsubay olarak çalışan E.P’ye ait cinsel ilişki görüntüleri ve cinsel içerikli fotoğraflar bulundu.
Diken’den Kemal Göktaş’ın haberine göre, soruşturmayı yürüten İstihbarat Başkanlığı görevlilerinin ifadesini aldığı E.P hakkında ‘Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarını sarsacak nitelikte ahlak dışı davranışta bulunduğu’ gerekçesiyle TSK’dan ayırma kararı verildi.
Ayırma kararına karşı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde (AYİM) iptal davası açan E.P, dava dilekçesinde ‘çok sayıda takdir belgesi aldığını, hiçbir disiplin cezası bulunmadığını, özel yaşamına ait unsurların kurum disiplinini ve düzenini tehdit eden bir yönü bulunmadığını’ belirtti. E.P, bekar olduğu dönemde yaşadığı ilişkilere ait hukuka aykırı şekilde ele geçirilen görüntüler nedeniyle TSK’dan çıkarma cezası verilmesinin ölçülülük ilkesine aykırı olduğunu iddia etti.
GENEL AHLAK KURALLARI
AYİM 1’inci Dairesi, 2014’de ikiye karşı üç oyla davayı reddetti. Karar gerekçesinde, astsubay E.P’nin ‘bazı kadınlar ile yaşadığı cinsel ilişkileri kayda almayı alışkanlık haline getirmesinin genel ahlak kurallarına uymadığı, bu kayıtları muhafaza edemeyen başvurucunun kayıtların alenileşmesinde kusuru olduğu’ savunuldu. E.P bu kararın ardından ‘özel hayatın gizliliği hakkı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini’ ileri sürerek Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.
AYM 1’inci Bölümü’nün kararında başvurucunun cinsel içerikli görüntülerinin mağdur sıfatıyla taraf olduğu bir soruşturma kapsamında ele geçirilen dijital verilerde tespit edildiğine dikkat çekilerek şöyle dendi:
“Başvuruya konu davranışların başvurucunun mahremiyet alanında cereyan ettiği ve rızası ile alenileştirilmediği anlaşılmaktadır. Öte yandan istihbarat birimi tarafından alınan başvurucunun ifadesinde de ele geçirilen görüntüler bağlamında cinsel yaşamına dair sorular sorulduğu, yaşam tarzının sorgulandığı ancak yaşam şeklinin meslek hayatına etkileri üzerine bir araştırma yapılmadığı görülmüştür. Sonuç olarak başvuruya konu disiplin işlemi ile yargısal sürece konu edilen davranışların esasen mesleki faaliyet ile ilgisi olmayan, mahremiyet alanına dahil özel yaşam eylemleri olduğu değerlendirilmektedir.
“MAHREMİYET” VURGUSU
Somut olayda ayırma ve yargı kararlarında, başvurucunun cinsel ilişkilerini kayda alması TSK’nın itibarını sarsacak ahlak dışı hareketler olduğu kabul edilmiştir. Anılan kararlarda, başvurucu tarafından alenileştirilmeyen ve başvurucunun mahremiyetini ilgilendiren, tümüyle başvurucunun özel hayatına ilişkin olduğu anlaşılan eylemlerin, mesleki hayatı üzerindeki etkilerine dair yeterli ve ikna edici gerekçelerin belirtilmediği ve TSK’nın işleyişi üzerindeki etkisi ve risklerinin de açıklanmadığı görülmektedir.
Başvurucunun özel hayatının gizliliği hakkı üzerindeki sınırlamanın zorunlu ya da istisnai tedbirler niteliğinde olduğu veya başvurulabilecek son çare ya da alınabilecek en son önlem niteliğinde olduğu hususunda bir inceleme yapılmadığı ve bu hususta gerekli özenin gösterilmediği sonucuna ulaşılmıştır. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 20’nci maddesinde güvence altına alınan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir”
AYM, bu gerekçelerle başvurucunun özel hayatının gizliliği hakkına yönelik ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılması için dosyanın AYİM kapatıldığı için ilgili idare mahkemesine gönderilmesine karar verdi.