
Kanal İstanbul, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından 2011 yılındaki genel seçimler öncesinde kamuoyuna duyurulmuştu.
Bakanın avukatı Ahmet Özel, Cumhuriyet’teki ‘Bakan Albayrak’ın Kanal İstanbul Projesi güzergahında arazisi bulunduğu’ yönündeki habere ilişkin yazılı açıklama yayınladı.
İşlemin ‘yabancı almasın düşüncesiyle imkanı olan her vatandaşın yapabileceği sıradan bir satın alma’ olduğunu vurgulayan avukat Özel, “Arsa üzerinde hiçbir inşaat olmadığı gibi arsanın niteliğini değiştirecek hiçbir girişimde de bulunulmamıştır” dedi.
Cumhuriyet’in haberine göre, Sadık Albayrak’ın Arnavutköy’e bağlı Boyalık Mahallesi’ndeki arsası yaklaşık 3 dönümken, Berat Albayrak’ın bitişikteki arsası yaklaşık 12 dönüm. Çitle çevrilen arazide prefabrik bir yapı olduğu belirtildi.
Konut alanı olarak görünüyor
Habere göre tarım arazisi statüsündeki söz konusu arsa, Kanal İstanbul projesinde yapılması planlanan ‘Yenişehir’ adlı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 1/100 binlik çevre düzeni planına eklediği bölgede ‘konut alanı’ olarak görünüyor.
‘Yabancı almasın düşüncesiyle‘
Avukat Özel’in haberdeki arsalarla ilgili açıklaması şöyle: “Bakan Albayrak’ın babası Sadık Albayrak tarafından 2003 yılında alınan köy tapulu arsada 1 adet prefabrik ev yer almaktadır. Söz konusu arsanın bitişiğindeki bir diğer arsa da 2012 yılında sahibi tarafından satışa çıkartıldığında, yabancı almasın düşüncesiyle imkanı olan her vatandaşın yapabileceği sıradan bir satın almayla sayın Berat Albayrak tarafından satın alınmıştır. Bu arsa üzerinde hiçbir inşaat olmadığı gibi arsanın niteliğini değiştirecek hiçbir girişimde de bulunulmamıştır. Bitişik arsa sayın bakanın babasının olduğu için arsa fiilen tevhid ile 2003 yılında alınan ve ranta dönük hiçbir hesap olmadan kullanılan arsa ile birleşmiş, arazi üzerindeki prefabrik yapı ve köy evi muhafaza edilmiştir. Evrensel gazetecilik değerlerinden nasibini almayan, somut vakayı sadece algıyla müvekkil aleyhine kamuoyu oluşturmak amacıyla kullanan ön yargılı muhabire, bakanlıktan yetkili bir kişi tarafından olayın gerçeği ve süreç anlatılmasına rağmen gerçekler bilinçli olarak bağlamından kopartılmış ve sözde haber art niyetli olarak kamuoyuna ‘Nasılsa alıcısı var’ mantığıyla servis edilmiştir.”