Wall Street Journal‘ın (WSJ) bugünkü başyazısında, ABD Başkanı Donald Trump‘ın Suriye konusunda attığı adımlar ile Türkiye ilişkileri eleştirildi.
Yayınlanan eleştiri yazısında, “Trump’ın Twitter hesabından yapığı açıklamada, ‘büyük başarı’ olarak lanse ettiği şey, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye’nin Suriye’deki işgalini yaklaşık 20 mil (32 kilometre) derinlikte durdurmayi kabul etmesinden ibaret. Bu en azından bir süre Kürletin yaşamlarını kurtaracak. Eskiden ABD’nin yardımıyla kontrol edilen topraklardan çekilme pahasına” ifadeleri kullanıldı.
WSJ’ye göre, Türk ve Rus güçlerinin, sınırda ve büyük oranda Suriye’nin kuzeyinde devriye gezecek olmaları, Rusların bölgede güç dengesini kontrol edecekleri anlamına geliyor. ABD’nin terk ettiği, önlerinde iyi seçenek olmayan Kürtler de hayatta kalmak için Ruslarla ve Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’la anlaşmalar yapıyor.
‘TRUMP’IN BAHSETTİĞİ BÖLGE ESAD, RUSYA, TÜRKİYE VE İRAN İÇİN GÜVENLİ’
WSJ, “Trump ‘güvenli bölge’yle övünüyor. Kastettiği Sayın Esad, Türkiye, Rusya ve İran için güvenli bir bölge olmalı” diyor.
Gazetedeki başyazı şöyle noktalanıyor:
“Sayın Trump, yaptırımları kaldırarak anlaşılmaz bir şekilde Sayın Erdoğan’a yönelik müsamahalı tavrını sürdürüyor. Amerikalı Pastör Andrew Brunson’ı serbest bırakmak dışında, ki kendisi haksız bir şekilde tutuklanmıştı, Türkiye Cumhurbaşkanı’nın Sayın Trump ya da Amerikan çıkarları için ne yaptığından emin değiliz. Sayın Trump, ABD’nin tüm uyarılarına ve Türkiye’nin NATO üyesi olarak yerine getirmesi gereken yükümlülüklere karşın, Rusya’dan S-400 füzeleri alan Sayın Erdoğan’a yaptırım uygulamayı, onu cezalandırmayı reddetti…
ABD Temsilciler Meclisi’nde geçen hafta kabul edilen ve Sayın Trump’ın Suriye’den hızla çekilme kararını kınayan yasa tasarısı, Senato’dan da geçmelidir. Bir diğer seçenek de yönetime, S-400’leri konuşlandırdığında ve ABD’nin çıkarlarına zarar verdiğinde Türkiye’ye yaptırım uygulaması talimatı vermektir. Sayın Trump böylesi bir tasarıyı veto edebilir. Ancak dünya o zaman Başkan’ın geri çekilme arzusunun ABD’nin arzusu olmadığını bilmiş olacaktır.”