BTSO Yönetim Kurulu Başkanı Burkay, 2019 yılına ilişkin değerlendirmede bulundu. Küresel ölçekte korumacılık politakalarının hızla arttığı bir yılı geride bıraktıklarına işaret eden İbrahim Burkay, Türkiye’nin de yıla finans sektöründeki dalgalanmanın reel sektör üzerinde oluşturduğu baskıyla başladığını hatırlattı. Ekonomi yönetimi tarafından iş dünyası ile istişare içinde alınan tedbirler ve reel sektöre sağlanan destekler sayesinde en kötü dönemin geride kaldığına inandıklarını belirten Burkay, “Reel sektörümüz, faiz indirim politikasının olumlu etkilerini hissetmeye başladı. Yurtiçi tüketim harcamaları canlanıyor. İhracatta artış eğilimi var. İnşaat hariç neredeyse bütün sektörlerimizde toparlanma eğilimi gözleniyor. Bütün bunların sonucunda da ülke ekonomimizde geçen yılın son çeyreğinde başlayan ve 3 çeyrek süren daralma sona erdi. OECD, Dünya Bankası ve uluslararası kuruluşlar da ülkemize ilişkin büyüme beklentilerini yukarı yönlü revize etmeye başladı” diye konuştu.
Türkiye’nin ‘Proje Bazlı Teşvik Sistemi’ ve ‘Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi’ gibi programlarla kaynaklarını efektif kullanarak firmaların ve sektörlerin daha güçlü bir yapıya kavuşmasına zemin hazırladığını belirten İbrahim Burkay, “Ekonomi yönetiminin harekete geçirdiği destek mekanizmaları ve üretime yönelik güçlü adımlar, son dönemde yaşadığımız darboğazdan daha da umutlu olduğumuz bir sürece ulaşmamızda önemli rol oynadı. Bütün bu değerli çalışmalar için şahsım ve iş dünyamız adına hükümetimize şükranlarımızı sunuyorum” diye konuştu.
Yeni bir fırsat dönemi
Türkiye’nin önünde makro meselelerini geride bırakmış bir ülke olarak seçim gündeminden 4 yıl uzak olmasının fırsat olduğuna dikkat çeken Başkan Burkay, şöyle devam etti:
“Bu değerli zamanı reformları hızla hayata geçirmek, değişen koşullara uyum kabiliyetimizi artırmak, millî ekonomimizi güçlendirmek ve özel sektör olarak da firmalarımızın finansal yapılarını daha rekabetçi hale getirmek için en iyi şekilde yönetmeliyiz. Bu anlamda yeni yılda İVME finansman gibi teşvik paketlerinin devam etmesinin yanı sıra yatırım ortamını iyileştirici tedbirlerin biran evvel gerçekleştirilmesi ekonomimizin büyümesi için büyük önem taşıyor. Başta makine, tekstil, otomotiv ve inşaat gibi üretim ve istihdam deposu sektörlerimize sunulan desteklerin artırılarak uygulanması da işsizlik, faiz ve enflasyon sarmalından kurtulmak isteyen Türkiye için kritik değer taşımaktadır.”
Dünya ekonomilerinin köklü bir değişimden geçtiğini ifade eden BTSO Yönetim Kurulu Başkanı Burkay, “Endüstri 4.0’ın, suni zekânın, uzay rekabetinin gündem olduğu ve bilgi temelli ekonomilerin öne çıktığı 21. yüzyılda, Türkiyemizi yeni bir yükseliş ve refah düzeyine taşıyacak dönemeçteyiz. Bulunduğumuz coğrafya ve üstlendiğimiz sorumlulukla dünyada ve bölgemizde tarihi bir yeniden yapılanma sürecinin mimarı olma misyonuyla Türkiye, bu kritik eşikte değişim ve dönüşümü güçlü ekonomisi ve güçlü demokrasisiyle başaracak bir potansiyele sahiptir. Sayın Cumhurbaşkanımızın himayelerinde Türkiye’nin 2023 kalkınma stratejilerini belirlerken olduğu gibi bugün de bu güce ve ideale olan inancımızı sürdürüyoruz.” dedi.
Türkiye ekonomisinin lokomotifi Bursa’da sektörleri dünyanın dört bir yanından alıcılarla buluşturduklarını belirten İbrahim Burkay, “Bu yıl içerisinde Türkiye genelinde 15 alım heyeti organizasyonu gerçekleştirilirken, bu heyetlerin 8’ini ülkemizin dünyaya açılan kapısı Bursa’da firmalarımızla buluşturduk. Ödüle lâyık görülen BUTEKOM’da nano teknoloji tekstil ve kompozit alanındaki mükemmeliyet merkezlerimizle yine ilklere imza atarken, MESYEB, BUTGEM ve Mutfak Akademi gibi projelerimizle de insan kaynağımızın niteliğini geliştiriyoruz. Mega endüstri bölgelerinin öncüsü TEKNOSAB ile ülkemizin sanayi dönüşümünün en güçlü adımlarını atarken, Model Fabrika ile firmalarımızın dijital üretime geçişlerine rehberlik etmeyi sürdüreceğiz. Türkiye’nin uzay temalı ilk eğitim merkezi GUHEM’i de 2020 yılı içerisinde açmayı planlıyoruz ” ifadelerini kullandı.
Müreffeh bir ülke olmanın tek yolunun güçlü sanayi altyapısı olduğuna dikkat çeken Burkay, şunları kaydetti:
“Bizlerin de yarınlarımıza daha güçlü bir ülke ve daha parlak bir gelecek sunabilmemizin ön koşulu üretim yatırımlarını artırmaktan geçmektedir. Marmara havzası da Türkiyemizin zenginlik üreten merkezi konumundadır. Bursa’nın mevcut planlamasında sanayi ve depolama alanları, 11 bin kilometrekarelik toplam yüz ölçümü içerisinde binde 8’lik alanı kapsamaktadır. Buna karşın sanayimizin kent ekonomisine sağladığı katma değer yüzde 46 gibi yüksek bir seviyeye ulaşmaktadır. AB ülkelerinde ise sanayi alanının payı toplam yüzölçümü içinde yüzde 2,5 iken sağlanan katma değer yüzde 14 seviyesinde bulunmaktadır. Bu örnekten hareketle Bursa’mızı ve bölgemizi mekanî planlama ve ölçek ekonomisine geçiş vizyonuyla yüksek teknolojili üretime dönük yeni nesil teşviklerin uygulama alanı olarak yeniden konumlandırmalıyız. TEKNOSAB gibi sanayi bölgesi yatırımları sayesinde Türkiye, başta katma değerli üretim, ihracat ve istihdam olmak üzere tüm ekonomik göstergelerde güçlü bir hamle gerçekleştirecektir.”