Müftü İzani Turan, sosyal medya paylaşımında, “Ne hikmettir bilinmez (bilinir de bilinmez) bu ülkede, belki İslam ülkelerinde dinle-diyanetle ilgili gündem hiç bitmez. Bu iki alanla ilgili ahkâm kesmeler, delil karartmalar, hakikati tersyüz etmeler, alenî düşmanlıklar, gizli ittifaklar, cahilî saplantılar, batılı hak göstermeler, kafa karıştırmalar, dalâlete hak kılıfı ile davetler, şeytanın bile hicâp edeceği şeyhlik iddiaları, şeyh müsveddeleri, firavunvarî ilahlık sevdasına kapılanlar, şarlatanlıklar, inançların sömürülmesi, manevî boşluk yaşayan bîçarelerin temiz duygularını çıkarlara âlet etmeler, mankurtlaştırma vs. Hep dînî söylem kılıfı içerisinde; “zehiri altın kapla” sunma geleneğinin devamı olarak bugünlerde de revaçta. İşin tuhaf tarafı, iletişim, internet çağını yaşadığımız bir dünyada hala daha bu saçmalıklara kanan, aldananların olması. (Görülen uyduruk rüyalarla Allah’ın görülmesi, peygamberin, sazlı-cazlı ortamlarına rahmetle gelmesi gibi.) Rü’yetüllah gibi Cenab-ı Hakkın bilgi ve tasarrufunda olan meselelerle insanların zihin ve inanç dünyalarının kirletilmesini üç şekilde izah etmek mümkündür: 1) Ya insanların dini duyguları kullanılarak menfaat devşirmek; 2) veya bu işe soyunanlar birilerinin maşasıdır, kullanılıyorlar; 3) veya haindirler. (Allah’a ve rasülüne harp ilan edenlerdir.) Allah’la, Allah’ın diniyle harbe cüret edenlerin akibeti ise, dünya ve ahirette rüsvaylıktır. 4) belki bir diğer ihtimal, bu işe soyunan meczuptur. Tabii burada da meczuba tabi olan akıl sahiplerinin acınası durumuna ne diyeceğiz? Sahih dinimizin, sahih kaynaklardan insanımıza aktarılması, anlatılması ve güzel bir üslupla sunulması gerçeğini ve bu husustaki ihmali ve vebalini de; tüm ilahiyat hocalarımız, Diyanet camiası olarak; (imam, müftü ve vaiz olarak) omuzlarımızda olduğu gerçeğini bir kenara not ediyorum. Çok çalışmamız lazım, konuşması gerekenler sustuğu müddetçe, bir takım din tacirlerinin ve çok affedersiniz, kelimenin tam anlamıyla şarlatanların neşv ü nemâ bulması kaçınılmazdır” dedi.