Gıda güvenilirliğinin sağlanması, gıdalarda taklit ve tağşişin önlenmesi maksadıyla harekete geçen Tarım ve Orman Bakanlığı, resmi kontrol faaliyetlerini büyük bir titizlikle yürütüyor. Ancak taklit, tağşiş veya ilaç etken maddesi tespit edilen gıda sektöründeki firmalar ifşa edilirken, bazı firmalar da zan altında kalmaktan kendini koruyamıyor.
İfşa edilen listelerde haksız ve hukuksuz olarak ‘İskender’ adının kullanıldığını belirten İskender Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz İskenderoğlu, “İskender bir markadır. Çoğu kişi taklide mani olan bir kanun koruyucu olmadığı için, insanlar bunu ticaret çerçevesi içerisinde kullandı. Haksız rekabetin menni davasıyla ticaret sicilinde 1967 yıllarında buna mani oldum. Ama ne zaman ki Bursa sınırı dışına çıkmaya başladığında buna mani olma gücüm kalmadı. Dava açıp kopya edenlerin tehditleriyle mi uğraşayım. Yoksa kendi işimle mi uğraşayım? Her şeyde kolay para kazanma yapısıyla artık adımlar büyütülmüş hırsızlık sadece kapı pencere kırmak değil, insanoğlunun sağlığını tehdit eder hale gelmiş” dedi.
Dünyada bu işin bir marka olduğunu ifade eden Yavuz İskenderoğlu, “Dünyada tescillerle tüm haklarımı koruyabiliyorum. Ama Türkiye’de bu iş kişisel korumaya dönük olduğu için artık sıkıldım ve koruyamaz hale geldim. Önüne gelen bir şeyler yapmaya çalışıyor. Türkiye yiyecek markaları ve o markaların içinde Türkiye’nin bütün şehirlerine yaptıkları ürünlerle ifade edilirken, Bursa İskender ile ifade ediliyor. Bursa’yı temsil etme onurunu yaşıyoruz. Birileri bunu o ya da bu şekilde taciz ederse zarar verirse artık yeter demenin noktasındayım. Bunun içinde haykırıyorum. Hey devletin tüm unsurları, batıda olduğu gibi hakların korunması için gerekli adımları atın. Esnaf sanatkarlar odalarına bakıldığı zaman ora da pideli döner kebabı yazar. İskender olarak kabul etmez. Bursa şehrinin esnaf odalarının yaptığı tarifede İskender yazmıyorsa, marka olduğunu biliyor ise ve bu böyle yazılıyorlarsa, diğer şehirlerin tarifesini yapanlar, bunu Bursa’yı örnek almıyorlar mı? Duyarlı dönemin başlamasından dolayı mutluluğumu ifade ediyorum. Tarım İl Müdürlüklerinin taklit ve tağşişten yola çıkmış olması, bizim adımızı kullananların fark edince de üzerine gitmiş olmamla başlayan keyifli ve inançlı bir çalışma diğer kurumlarca da takip edilmelidir. Hem hakların korunması, hem hırsızlığın önlenmesi daha önemlisi ise sağlığın zarara uğramaması gibi bir neticeye varılacaktır. Bursa’da aile olarak gıdanın en iyisini yapmanın yanı sıra, insanlara Bursa’nın tarih, kültür ve geleneklerini de sunuyorum. Trafik polisi araca ‘dur’ diyor. Ehliyet ruhsat sorabiliyorsa, sen bu arabayı kullanabilir misin? Hatta yeni uygulamada soruşturma yapıyor? Kaçak mı? Vergisini ödemiş mi? Oraya kadar bakıyor. Teknolojinin bu noktaya geldiği yerde bir marka İskender yazıyorsa buna dair tescil yoksa ona koyamayacağını bilmelidir. Çünkü insanlar aynı lezzeti bulmak için her seferinde başka yerlerde bizleri arıyor” diye konuştu.
Tarım İl Müdürlüklerine müteşekkir olduğunu belirten İskenderoğlu, “Yıllardır var olup kontrol edilip ifşa edilememe yüzünden herkes meydanı boş buluyordu. Tarım il müdürlüklerinin kararlı gitmiş olması bazı şeyleri derlenip toparlanmış olması konusunda müteşekkirim. 150 senelik bir markanın içindeki varoluşumla müteşekkirim. Ancak eksik. Çünkü bunu yaparken, Bursa İskender yazılıyor. O zaman bu eksikliğin Tarım Bakanlığı çalışmalarının derli toplu olup bu haklarında koruması lazım. Bu konuyu ben ve çocuklarımda dahil marka ve gelişimi konusunda çalışmalarımızla teorik olarak eğitimlerimizle çalışmıştık. Çeşitli markaları ziyaret etmiştik. Taklit her yerde vardır. Ama markaların hakları birazda meşhur markaların ciddiyetle korunmaktadır. İskender’in adı bugüne kadar kontrol etmezsen yasalar benim şahsımı kontrol ederek çıkmak istiyorsa benim işim avukatlık ve bunu takip etmekte değil. Bunu yaptığım zamanda ciddi sıkıntılar yaşayarak karşılık alıyorum. Ürkütücü boyutlara varıyor. Ben bunla niye uğraşacağım. Devletin benim şahsi haklarımı marka haklarını korurken sadece markayı korumakla değil biraz önce anlattığım hırsızlık düzensizlik gıdanın çalınmasıyla insanların sağlığını çalmış olmasıyla mani olacağını ifade etmek istiyorum” diye konuştu.
Buda Tarım İl Müdürlüğünün yapmış olduğu çalışmanın bir adım daha ileri taşınması gerektiğini belirten İskenderoğlu, “Kimin olduğunun net olarak ifşa edilmesi gerekiyor. Çünkü benim gibi bazı firmalarda bu konudan şikâyetçi oldu. Biz kalitemiz ve düşüncemizden sapmış olsak 152 seneyi buraya kadar getiremezdik. TSE belgelerinin olduğu kadar, titizlikle olması gerektiği gibi çalışıyoruz. Devletin yazdığı yasalar kadar 152 yıllık tecrübemizle bu işi yürütüyoruz. Biz yiyecek satmıyoruz. Bir yiyeceğin sunumu ve servisi değil, tarihi, kültürü, gelenek, ahlak ve buna ilişkin inanç her şey o tabak yemeğin içindedir. Bunu kopya edenlerinde ne hakla kullanıyorsun deyip buna birisi dur deyip o ehliyetin soruşturulması lazım” şeklinde konuştu.
Bu iş basit gibi algılanan bir iş olduğunu ifade eden İskenderoğlu, “Şu gördüğünüz ateşe bakarsanız kömürü ve yanışını izlerseniz. Bakın nasıl yandığını görürsünüz. O kömürü dahi ben yapıyorum. Dağakça Köyü’nde ben yapıyorum. Etin lezzeti bundan geliyor. Öyle elektronik değil kusura bakılmasın. Bu emeklerimde yok sayılmasın. Domatesi ve patlıcanı nerede en iyisi yetişiyorsa oradan alıyoruz. Yağımı kendim yapıyorum. İçine konulan tuza bile dikkat ediyorum. Kadınların tiroidine sorun teşkil ettiği için ona bile dikkat edilmesini sağlıyorum. Burada gördüğün kültür ve geleneğinde yanı sıra şu önlükle 70 yaşında hala Bursa’ya gelenlere zevkle ve saygı sunarak yapıyorum. İskender’in haklarının tutulması gerekiyor. Başkalarının sahtekarca insanların parasını ve sağlığını çaldırılmasına izin verilmeli” dedi.
İskender’in 1967 yılında Kayhan çarşısındaki caminin dibindeki o ahşap dükkanında İskender dedenin çocuklarıyla bu işi ticari olarak yapmaya başlamasıyla ortaya çıktığını belirten İskenderoğlu, “Yatay kuzu çevirmeyi dikey hale getirmesiyle Mehmetoğlu İskender dede bu işte ünlendi. Sadece lezzet değil, sosyal, dini ve ilişkilerini koyarak küçük Bursa’da işi döner kebap olarak bilinmesine sebep olan biri olmuş. Daha sonra adı İskender Efendi’nin dönen kebabı, sonralarda da döner oluyor. Kebap ilişkileri noktasında ise pideyle ve yoğurtla konan diğer malzemeler bütünlenerek aşağı yukarı daha kaba duruştan bugünkü hale getirilmiştir. Bursa’ya gelene Uludağ’a, kaplıcaya ve İskender’e gittin mi diyerek adeta bu üç şeyle Bursa’yı ifade eder hale gelinmiş. Öyle olduğu için bugün sadece bu İskender dedenin lezzeti tarif eden yapısıyla değil, duruşuyla Bursa’ya mal oluşuyla, Bursa’nın markası olmuş. Şimdi bu oluşum güzel, fakat geliştikçe ülke ulaşım arttıkça bugünlerde de günümüzde iletişim arttıkça bazı şeyler iza edilemeyecek kadar çabuklukta gelişiyor. Bu gelişmeye ayak uydurmak ne kadar kolay ne kadar zor işin başka tarafı, ama bu gelişmenin getirdiği yararlar kadar zararlarından bahseden duruma düşmeye başladık” şeklinde konuştu.