Hürriyet’ten Rifat Başaran’ın haberine göre, “AKP’nin oy kaybetmesi sağlanmadan seçim kazanmak ve toplumda ‘durum değişebilir’ umudu ve inancı yaratmak mümkün değildir” dendi.
“Bu nedenle alınacak her karar AKP’ye oy kaybettirme potansiyeli, dayanakları olan argümanlar ile ortaya konmalı. Hedefimiz hem tek tek seçim bölgelerinde zaferler kazanmak, hem de ülke geneli oyumuzu yüzde 30 psikolojik sınırının üzerine çıkartmak” diye devam eden raporda şunlar kaydedildi:
— Özellikle muhafazakâr kesim ile yapılacak ittifaklar önemli. Saadet Partisi ittifakının oluşturduğu bir rüzgâr var. Ciddi miktarda oya dönüşmese de sembolik anlamda muhafazakâr dünyada CHP algısına dair ezberleri bozan bir kulak verme davranışına yol açtı. Bunun geçici ve seçimde kısa yoldan fayda sağlamaya çalışmanın ötesinde, bir arada yaşama iradesi olduğunu kanıtlamak için ittifak hâlâ çok değerli. Millet ittifakını sadece siyasi düzeyde tutmamak, muhafazakâr dünyanın sivil toplum kuruluşları, hemşeri dernekleri gibi toplumsal teması güçlü yapıları ile işbirliği geliştirmek.
‘HDP SEÇMENİ DEĞERLENDİRİLMELİ’
— Bir ittifak politikasına ihtiyaç duyuluyor. Bir yandan AKP-MHP ittifakının analizi diğer yandan CHP’nin belediye meclislerinden başkanlığa kadar kiminle nasıl bir ilişki geliştireceğinin, sebepleri ile ortaya konması bekleniyor. Bu konu hem AKP’ye oy kaybettirme hem de AKP’nin kutuplaşmacı politikalarının aşılmasında ve CHP ile muhafazakâr seçmen arasındaki bağın kuvvetlenmesinde bir fırsat bağlamında ele alınıyor. HDP seçmeninin değerlendirilmesi isteniyor.
— Entelektüel, akademik ve elitist bariyerleri aşıp, sağ partilere oy veren büyük kesimin diliyle konuşmak. Şehirlerde gıdanın, enerjinin üretilebildiği çevreye ve topluma faydalı, sürdürülebilir politikalar geliştirmek. Farklı inanç, kültür, hayat tarzı, sivil toplum oluşumlarının ortak konularda istişare ve müzakeresine olanak veren mekanizmaların oluşturulması. AKP’nin kutuplaştırıcı korku siyasetine karşı biz korkusuzca bir arada yaşamayı mümkün kılacak bir ‘Yeni Toplum Sözleşmesi’ öneriyoruz.
— Şehirleri gıdasını, enerjisini üreten ve demokrasi ile paylaşan mekanlara dönüştüreceğiz. Şehirlerimizi yeniden tasarlayabiliriz. Şehirlerimizi gıda üretim alanlarına dönüştürebilir, yoksulların ucuz ve sağlıklı beslenmelerini sağlayabilir, nitelikli eğitime katılımı arttırabiliriz. Bunun için şehirleri bir grup imtiyazlı azınlığın mekanı olmaktan çıkarıp, içinde hepimizin yaşadığı, kararları danışarak alabilen, üretim yapılan ve demokratik bir paylaşım mekanizması ile bölüşenlerin dünyası haline getirebiliriz.