Nişantaşı Fevziye Mektebi Işık Anaokulu’nda eğitim gören 4 yaşındaki M.’nin okulun temizlik görevlisi tarafından cinsel istismara uğradığı iddia edildi. Çocuğun ailesinin temizlik görevlisini şikayet etmesi üzerine savcılık, Adli Tıp Kurumundan rapor istedi. Adli Tıp Kurumunun raporunda 4 yaşındaki çocuğun vücudunun özel bölgelerinde ekimozlar tespit edildiği görüldü. Küçük çocuğun cinsel istismar şüphelisini teşhis etmesinin ardından temizlik görevlisi E.A. hakkında “çocuğun nitelikli cinsel istismarı” suçlamasıyla dava açıldı.
Mahkeme ilk duruşmada sanığın beraatına karar verdi
17 Aralık Salı günü 31’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın ilk duruşmasında sanık E.A. suçlamaları reddederek, çocukla herhangi bir şekilde temasının olmadığını söyledi. Okul ve sanık avukatının sunduğu gerekçeler ve savcılığın çocuğun ifadelerinde çelişkiler bulunduğunu belirterek sanığın beraatini istemesi üzerine mahkeme, ‘atılı suçu işlediği sabit olmadığından’ E.A’nın beraatine karar verdi. Bu kararın ardından istismara uğradığı öne sürülen çocuğun ailesi ve aile avukatı isyan etti.
“Mahkeme ceza hukuku usullerine uymayarak ‘jet’ bir beraat kararı verdi”
Mahkemece sanık hakkında verilen beraatın son derece talihsiz bir karar olduğunu ifade eden ailenin avukatı Zeynep Serim, “Okul en baştan beri ailenin değil, sanığın yanında durdu. Konuyla ilgili iddianame hazırlandı. İddianamede Adli Tıp raporuna referans verilerek olay belgelendi. 17 Aralık tarihindeki ilk celsede ise -ne yazık ki- ‘jet’ bir beraat kararı alındı. Okul avukatı da sanık lehine davaya müdahil olmak istedi ve mahkemede “Bu olaylar hayal ürünüdür” dedi. Çocukta ekimoz tespit edilmişti. Sanığın avukatı da duruşma sırasında, morarma ve ekimozların çocuğun oynarken bir yere çarpması sonucu meydana gelmiş olabileceğini belirtti. Ceza Hukukunun ilk kuralı maddi gerçekliğin ortaya çıkarılmasıdır ve usul kurallarına göre, kararın tüm delillerin didik didik edilerek verilmesi gerekir. Ancak ne yazık ki mahkeme, ceza hukuku usullerine uymayarak hemen bir beraat kararı verdi. Hem aile hem de çocuk bu kararla perişan bir duruma geldi” dedi.
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığıyla, Milli Eğitim Bakanlığı konuyla yakından ilgileniyor
Konuyla ilgili yargılamanın hala sürdüğünü belirten Serim, “Bu arada Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı da bu davaya müdahil oldu, itiraz ve istinaf etti. Biz de istinafa götürerek davayı temyiz ettik, yargılama hala devam ediyor. Ayrıca konuyla ilgili Milli Eğitim Bakanlığı da bir soruşturma açtı. Sanık, duruşmada alt temizliğini yapmadığını söyledi fakat yetkisi olmamasına rağmen alt temizliğini yapmış. Bu kişi bir temizlik görevlisi, alt temizliği ise ancak pedagojik eğitim almış öğretmenler tarafından yapılabilir. Milli Eğitim Bakanlığından bilgi aldık, konu ile ilgili teftişin hala devam ettiğini öğrendik” şeklinde konuştu.
“Aynı okuldan birçok aile benzer şikayetlerle kapımızı çaldı”
Aynı okuldan birçok ailenin benzer şikayetlerle kendilerine ulaşarak davaya müdahil olmak istediğini ancak mahkemenin buna imkan vermediğini söyleyen Avukat Serim, “Çok önemli bir konunun altını çizmek istiyorum, bize aynı okuldaki başka sınıflarda okuyan çocukların ailelerinden çok fazla telefon geliyor. Okuldan birkaç öğrencinin daha bu olaya benzer olaylar yaşadığı, cinsel istismara maruz kaldığı yönünde ailelerin beyanları var ve onlar da bu davaya müdahil olmak istiyor. Eğer, mahkeme tarafından bize imkan verilmiş olsaydı, ailelerin talebi neticesinde davaya onlar da müdahil olacaktı ve tanıkları da dinletecektik. Hem karşı tarafın avukatı hem okulun avukatı hem de mahkeme, bu olayın sabit olması için mutlaka olaya bire bir tanık olan birinin bulunması gerektiğini söyleyerek görgü tanığı istedi. Fakat cinsel istismar davalarında zaten tanık olmaz, bu olayın herkesin ortasında mı yaşanması gerekiyordu. Her şeyin didik didik edilerek maddi gerçeğin ortaya çıkarılması gerekirdi” ifadelerini kullandı.
“Okulun, mağdur ailenin yanında olmasını beklerdik”
Zeynep Serim, okul yönetiminin bu süreçte son derece şaşırtıcı adımlar attığını belirterek, “Yargı aşaması devam ederken okul da talihsiz bir açıklama yaparak, aileyi suçlamakla birlikte davanın esasını hiç ilgilendirmeyen çok farklı suçlamalarda bulundu. Çok üzgünüz, 130 yıllık bir eğitim kurumundan bahsediyoruz, okulun bu tutumunu kendilerine hiç yakıştıramadık. Bizim kurumlarla ilgili bir derdimiz yok ki zaten cezaların şahsiliği ilkesi denen bir durum vardır. Biz, okul şöyle ya da böyle yaptı demiyoruz, ortada şahsı ilgilendiren bir konu var. Okulun gerekli gözetim ve yükümlülüğünü yerine getirerek bu olayı çok iyi araştırmasını, mağdurun ailesiyle görüşmesini, ailenin yanında olmasını isterdik” dedi.
“Bu dava tüm Türkiye’nin davasıdır, hepimizin geleceğini ilgilendiriyor”
Davada alınacak nihai kararın son derece önemli olduğunu ifade eden aile avukatı Zeynep Serim, “Bu dava şayet bu şekilde onanırsa, ne yazık ki usul kurallarına uyulmamış, eksik inceleme yapılmış olup karar verilmiş olacaktır. Bu da maalesef Türkiye’nin üzerinde bir kara leke olarak kalacaktır. Bu dava bir çocuğun değil, tüm Türkiye’nin davasıdır. Bu konuların mahkemeler tarafından özellikle çok iyi bir şekilde incelenerek, usullere uyarak devam ettirilmesini istiyoruz. Çünkü başka mağdurlar da var ve bu yüzden adaletin iyi sağlanması, iyi inceleme yapılması ve olaylarla ilgili ne varsa ortaya çıkarılması gerekiyor. Bu sebeple, tüm Türkiye’nin bu olayın arkasında durup destek vermesi gerektiğini ve davanın hepimizin çok yakından takip etmesi gereken bir dava olduğunu söylemek istiyorum. Çünkü bu olay tüm Türkiye’yi, geleceğimizi ilgilendiriyor” açıklamasında bulundu.