Pasinler’e bağlı Ovaköy Mahallesi’nde tarihi kümbette, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ile İl Müze Müdürlüğü koordinesinde yapılan kazı çalışmasında 6 sanduka bulundu. Sandukalardan 2’si Aziziye Belediyesi’nin taş eserler müzesi deposunda koruma altına alındı. Buradaki görevliler tarafından taş sanduka üzerinde özel teknikler ile yapılan incelemede Arapça ‘Sultan Alaaddin’ yazısı bulundu. Sandukanın baş kısmında ise hayat ağacı ve kandil motifi olduğu tespit edildi.
KEMİKLER DNA TESTİNE GÖNDERİLDİ
Bu gelişme üzerine kazı alanında, sandukanın bulunduğu mezardan kemikler alınarak, DNA testi için İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. DNA testinde, kemikler, mezarları Konya’da bulunan Selçuklu sultanlarına ait DNA örnekleriyle karşılaştırılacak. Test ile mezarın Selçuklu Sultanı 2’inci Alaaddin Keykubat’a ait olup olmadığı ortaya çıkacak.
Bu tespit, tarihi belgelerden oğluyla aynı mezara gömüldüğü bilinen anne Gürcü Hatun Tamara’nın mezarını da buldurmuş olacak.
DEVLET TÖRENİ DÜZENLENECEK
Mezarın Selçuklu Sultanı 2’inci Alaaddin Keykubat’a ait olduğunun kesinlik kazanmasının ardından kemikler, devlet töreniyle aynı yerde toprağa verilecek. Tarihi sanduka da yeniden üzerine konulacak.
SANDUKALAR KORUMA ALTINDA
Aziziye Belediyesi Taş Eserler Müzesi Koordinatörü Oğuzhan Türk, “Sandukaların biri üzerinde ekipler, Alaaddin ve Sultan yazısını okudular. Ancak, bu kısımdan sonraki bölüm kırılmış. Biz gerekli bakımı ve temizliği yapıyoruz. Diğer sanduka üzerine motif bulunmuyor. DNA incelemesi sonrası sanduka çıkarıldığı alana götürülecek” dedi.
‘GÜRCÜ HATUN’UN MEZARI BELİRLENİRSE İLGİ AKININA SEBEP OLACAK’
Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Ortaçağ Tarihi Ana Bilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Coşkun Erdoğan, Gıyasettin Keyhüsrev’in oğlu olan 2’nci Alaaddin Keykubat’ın Moğol Hanı’na ziyareti için yola çıktığında Erzurum’da konakladığının kaynaklarla şahit olduğunu anlatarak, “Bazı kaynaklarda Sultan Alaaddin’in sabahleyin odasında ölü olarak bulunduğu bazı kaynaklarda ise kardeşleri tarafından lalasıyla işbirliği yapılıp, zehirlenerek öldürüldüğü yer alıyor. Bu bölgeye defnedildiğini biliyoruz. Hem Selçuklu tarihi açısından hem de annesi tarafından da Gürcü tarihi açısından çok önemli. Gürcü Hatun Tamara’nın oğlu ile mezarlarının aynı yerde olduğu yönünde kesin bilgiler mevcut. Bu mezarın bulunmasıyla beraber Gürcü Hatun’un mezarını da bulmuş olabileceğiz. Nitekim bölgenin hem tarihsel süreci açısından hem de Gürcü-Türkiye ilişkileri açısından çok önemli yere sahip bir durum ortaya çıkarmış olacağız. Gerekli tetkikler yapıldıktan sonra 2’nci Alaaddin Keykubat’ın kemiklerinin ebedi istirahatgahına devlet töreniyle tekrar defnedilmesi çok önemli. Bölgenin ihya edilmesi gerekiyor. Eğer Gürcü Hatun meselesi de aydınlığa çıkarılırsa zaten burası ilerleyen süreçte yoğun bir görecektir” diye konuştu.
‘GÜRCÜ HATUN MEVLANIN ÖNEMLİ MÜRİDELERİNDENDİ’
Artvin Çoruh Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Ortaçağ Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ömer Subaşı da Gürcü Hatun Tamara’nın Selçuklu tarihinde önemli bir yeri bulunduğunu söyledi. Gürcü Hatun Tamara’nın Gıyasettin Keyhüsrev’le evlenmesinden sonra Konya’ya gelerek, Müslümanlığı kabul ettiğini belirten Subaşı, Mevlana’nın önemli müridelerinden biri olduğunu da kaydetti. Gürcü Hatun Tamara’nın 1250’li yıllarda Selçuklu tarihi açısından önemli bir figür olarak ortaya çıktığını ifade eden Doç. Dr. Ömer Subaşı, “Genç yaşta eşini kaybettikten sonra Gürcü Hatun Tamara, Muhyettin Pervane ile evleniyor. Pervane’nin sultanlar üzerinde pozisyon alması Gürcü Hatun Tamara’yı önemli figürler arasına sokuyor. Zengin bir kadın olarak Selçuklu siyasetinde kendini göstermesi, kadının tarihi kaynaklarda isminin geçmesine sebep oluyor. Gürcistan’da iki tane Tamara bilinir. Birisi Büyük Tamara 1185-1212 yılları arasında tahta geçti, diğeri Gürcü Hatun Tamara” dedi.
‘GÜRCÜ TARİHÇİLERDE TAMARA’YI ARAŞTIRIYOR’
Gürcü tarihçilerin geçmişte Erzurum’da Gürcü Hatun Tamara’yı araştırdıklarını ancak bulguya ulaşamadıklarını kaydeden Subaşı, şöyle devam etti:
“Sonuç kesinleşirse hem Gürcü tarihi hem Selçuklu tarihi açısından karanlıkta kalan noktanın aydınlanması sağlanır. Mevlana’nın müridesi olması, Gürcülerin Selçuklu tarihi açısından önemli yerlere gelmesini sağlaması, adına para basılmış olması sebebiyle Alaaddin Keykubat veliaht ilan ediliyor. Diğer kardeşlerinin rıza göstermemesi üzerine 1250’li yılların başlarında lalası tarafından zehirlenerek öldürüldüğü ve Erzurum’da bilinmeyen yere defnedildiği söylenirken, burası olması büyük ihtimal. Gürcü Hatun Tamara, oğlunun ölümünden 20-22 yıl sonra eşiyle Ağrı’ya giderken, Muhyettin Pervane tarafından Erzurum’da bırakır. Pervane, 1277-78’de Ağrı’da Moğollar tarafından öldürülünce Gürcü Hatun Erzurum’da kalır. ölünce oğlunun yanına defnedilir. Gürcü Hatun Tamara’nın oğlu Alaaddin Keybukat’ın yanında yattığı söylenir. Bu coğrafya zaten Gürcü Hatun Tamara’nın dedesinin malıdır. Gürcü Hatun Tamara’nın Tiflis’te başlayan, Konya’da uzun süre devam eden, belirli bir süre Kayseri’de süren ve Erzurum’da sonlanan hayatının son ebedi istirahatgahının bu kümbet olma ihtimali büyüktür.”