Anne adayları aynı endişeleri yaşıyor: “Acaba erken doğum yapacak mıyım” Maalesef bazı annelerin korkuları gerçeğe dönüşüyor… Anneler gibi bebekler de bekleyen zorlu bazen uzun ve sıkıntılı bir süreç başlamış oluyor. İlk kez 2008 yılında Avrupa’da yapılan bir sivil organizasyon toplantısında, Kasım ayının ”Prematüre Farkındalık Ayı” olmasına ve 17 Kasım gününün de ”Dünya Prematüre Günü” olarak kutlanmasına karar verildi. Gebeliğin 37. haftasından önce doğan tüm bebekler, prematüre olarak değerlendiriliyor. Dünyada her yıl, milyonlarca bebek prematüre olarak doğuyor ve bunlardan bir milyonu birinci yaş gününü göremeden, prematüreliğin neden olduğu sorunlar nedeniyle hayatını kaybediyor. Hayatta kalan bebekler ise; bazen ciddi ve birçoğu ömür boyu süren sağlık sorunlarıyla yüzleşmek zorunda kalabiliyor.
“Prematüreliği Önlemek Tedavi Etmekten Daha Kolay”
Ülkemizde bir yılda doğan bebeklerin yaklaşık yüzde 10’u prematüre olarak doğmaktadır. Bu bebeklerin büyük bir kısmının ise, bir kilonun altında yani; “Aşırı Düşük Doğum Ağırlıklı” Bilindiği üzere erken doğan bir bebeğin, zamanında doğmuş bir bebeğe göre tüm organlarının gelişimi ve fonksiyonları daha zayıf ve dış dünyaya adaptasyonu daha zor. Bu bebeklerin, akciğerleri henüz tam gelişmemiş olduğundan, çok özel solunum cihazlarıyla soluk borularına yerleştirilen küçük hortumlar ile yaşama tutunmaya çalışırlar. Dolaşım sistemleri o kadar zayıftır ki, ilaç destekleri gerekebilir. Bağışıklık sistemleri henüz gelişmemiş olduğundan, basit mikroplardan bile kolaylıkla etkilenirler. Beyin damarları kanamaya hassastır. Sindirim sistemleri gelişimini henüz tamamlayamadıklarından, midelerine yerleştirilen sondalarla damla damla beslenirler. Kısacası; biz doktor ve hemşireler, onların yaşama tutunabilmeleri için her türlü yaşamsal desteği dışarıdan sunmaya çalışıyoruz. Bebeklerin anne rahmindeki doğal olarak karşılanan ihtiyaçlarını, suni olarak yaratmaya çalışıyoruz. Ancak bu desteğin, asla anne rahminde sağlanan binlerce fonksiyonları karşılayacak bir destek olamayacağını da iyi biliyoruz. Bu nedenle prematüreliği önlemek prematüreliği tedavi etmekten daha kolay, daha verimli, daha ucuz ve insanidir.
Uzun Dönem Takip Gerektiriyor!
Bu bebeklerin sorunları, taburculuk sonrası da devam ediyor. Aileler uzun dönemde; görme, işitme, kronik akciğer hastalığı, algılama, hareket bozukluğu, dikkat dağınıklığı, öğrenme güçlükleri gibi nörogelişimsel sorunlarla da karşılaşılabiliyor. Prematüre bebeğin doğum ağırlığı ve gebelik haftası ne kadar küçük ise, bu sorunlar da o kadar fazla yaşanıyor. Amaç sadece bu bebekleri yaşatabilmek değil, bu bebekleri en az zararla, ileride bir birey olarak topluma en sağlıklı bir şekilde kazandırabilmektir. Bu nedenle bilimin üzerinde uğraştığı en önemli konulardan biri; artık bu bebekleri en küçük gebelik haftasında yaşatmaktan öte en az zararla, en sağlıklı şekilde yaşatabilmek olmaktadır. Bu sebeple prematüre bebeklerin; sağlık ve gelişimsel izlemleri ile tanı ve tedavilerinin, aile merkezli yaklaşımı bilen, prematüreliğin getirdiği biyolojik ve psikososyal risklerini göz önünde bulunduran bir ekip tarafından yapılması gerekmektedir.