Dünya enerji haritasının değiştiğini, bu alanda yeni aktörlerin, yeni projelerin geliştirildiğini anlatan Erdoğan, “Enerji güvenliğinin sağlanmasında üretici transit ve tüketici ülkeler arasındaki etkin iş birliğinin önemli olduğuna inanıyorum. Türkiye stratejik konumu ile enerji üreten ve tüketen ülkelerin tam kavşağında yer alıyor. Bugün yer kürede yer alan doğlagaz rezervlerinin yüzde 70’i, petrol rezervlerinin ise yüzde 60’ı komşularımızın topraklarında bulunuyor. Ayrıca ülkemiz Avrupa’nın 4., dünyanın en büyük 18. doğalgaz piyasası konumundadır” diye konuştu.
Erdoğan’ın açıklamaları şöyle:
“Türkiye, Azarbeycan ve Gürcistan’ın ortak gayretleriyle örülen 7,5 senelik uzun ve meşakâtli bir süreci başarıyla taçlandırmanın haklı gururunu yaşıyoruz. Her şeyden önce Tanat Azarbeycan-Gürcistan-Türkiye güzergâhından Avrupa’ya TAP hattına bağlanıyor. Oradan devamıyla da Bulgaristan, Yunanistan, Makedonya, Arnavutluk, Sırbistan Bosna-Hersek güzergâhındaki ülkeler de bundan istifade ediyor. Tabbi tüm bu adımları atarken bunun bir bölgesel proje olduğunu, barış projesi olduğunu da vurgulamam lazım. Gürcistan üzerinden Anadolu’ya geliş, bu giriş yapılırken de Gürcistan’ın da buradaki gayretlerini inkâr etmememiz gerekiyor. Bu bir dayanışma. Bu dayanışmanın adı da barış. Bu proje her şeyden önce ülkelerimiz arasındaki köklü dostluğun sembolüdür. TANAP bu aşamaya Türkiye ve Azarbeycan’ın karşılıklı güvene dayalı ilişkileri sayesinde gelebilmiştir. Projenin başarısında ayrıca üretici, transit ve tüketici ile projede pay sahibi ülkeler arasındaki uyum da kilit rol oynamıştır. Hatırlayacağınız üzere TANAP’la ilgili ilk adımı 2012 Haziran’da hükumetler arası ve ev sahibi hükûmetler anlaşmalarının İstanbul imzalanmasıyla almıştır.”
Azarbeycan’dan Avrupa’ya uzanan 3 bin 500 kilometrelik enerji koridoru: TANAP
“Haziran 2012’den bu yana geçen sürece TANAP projesinin hayata geçmesi için büyük çaba sarf ettik. İçeride ve dışarıda atlattığımız onca badireye, bölgesel gerilime hatta sıcak çatışmalara varan istikrarsızlıklara rağmen TANAP’ı planlandığı şekilde ilerlettik.”
Bugün, hep beraber verilen emeklerin boşa gitmediğini görüyoruz. Enerjinin İpekyolu olarak görülen bu muhteşem projenin belirlenen takvime, hedeflerimize ve taahhütlerimize uygun bir şekilde ülkelerimizle ilgili kısmını bugün itibariyle tamamlamış oluyoruz. Bu proje ile sahip olduğumuz zenginlikleri kendi vatandaşlarımızın onlarla birlikte tüm bölge haklarının hizmetine sunma irademizi teyit ettik. Biz TANAP’la ülkemizin enerji ihtiyacını garanti altına almanın yanı sıra Avrupa’nın enerji az güvenliğine de katkı yapmayı hedefledik. Sizlerin de bildiği gibi TANAP Azarbeycan’dan Avrupa’ya uzanan 3 bin 500 kilometrelik enerji koridorunun en önemli parçasıdır. Bugün itibariyle Azarbeycan doğalgazı ülkemiz üzerinden 20 il, 67 ilçe ve 600 köyden geçerek artık Avrupa’nın kapısına yani buraya ulaşmıştır. TANAP’la 16 milyar metreküplük Azarbeycan doğalgazının Türkiye ve Avrupa’nın istifadesine sunulması hayalden çıkıp gerçeğe dönüşmüştür.
“6 milyar doğalgazı Türkiye kullanacaktır”
16 milyar metreküplük bu gaz miktarının 6 milyarını biz 10 milyarını ise Avrupa ülkeleri kullanacaktır. 18 Kasım 2019 itibariyle TANAP üzerinden Türkiye’ye taşınan gaz miktarı 3,23 milyar metreküpe ulaştı. İlerleyen yıllarda TANAP’ın taşıma kapasitesini önce 24 milyar metreküp ardından da 34’e çıkarmayı planlıyoruz. Bundan sonra asıl sorumluluk sınırın öte tarafındaki komşularımıza düşüyor. Avrupa’ya gaz sevkinin başlaması için transadriyatik boru hattının bir an önce tamamlanması gerekiyor (TAP). 2020 yıl içinde TAP’ın tamamlanmasını bekliyoruz.
“Türkiye aba altından sopa göstermeye alsa boyun eğmez”
İnsanlık son iki asırda enerji kaynaklarının kontrolü için savaşmış, çatışmış sonuçta milyonlarca insanın canına mal olan çok ağır bedeller ödenmiştir. Özellikle içinde bulunduğumuz coğrafya enerji kaynakları üzerine yaşanan yıkımcı rekabete bizzat tanık olmuştur. Orta Doğu’nun on yıllardır istikrarsızlıkla boğuşmasının arka planında bu mücadele vardır. Bir damla petrolü insan kanından daha değerli gören zihniyet dünyaya barış ve huzur getirememiştir. Yaşanan onca acıya rağmen ne yazık ki bu anlayışın belli güçler tarafından devam ettirildiğini görüyoruz. Özellikle Doğu Akdeniz’de bulunan hidrokarbon kaynaklarının paylaşımı konusunda birileri hakça paylaşım yerine gerilimi körüklemeye çalışıyor. Adaletli paylaşım imkânı varken tehdit diline ve şantaj politikalarına başvuruluyor. Oysa hiçbir ülke uluslararası hukuktan üstün değildir. Emrivakilerle netice alınamayacağı artık idrak edilmelidir. Ben yaptım oldu mantığıyla kimse bir yere varamaz. Aba altından sopa göstererek hiçbir ülke bir başkasına haklarından sarfınazar ettiremez. Türkiye böyle bir zillete alsa boyun eğmez.
“Kıbrıs Türkiye’nin çıkarlarının çiğnenmesine izin vermeyiz”
Ülkemiz ne kendi hukukunun ne de Kıbrıs Türkiye’nin çıkarlarının çiğnenmesine izin verir. Doğu Akdeniz’de ne uzun deniz sınırlarına sahip bir ülkeyi dışlamak, ona rağmen projeler gerçekleştirmeye çalışmak mümkün değildir. Şu an son teknolojiye sahip iki sondaj gemimiz Fatih ile Yavuz ile iki sismik gemimiz bölgede çalışmalarını sürdürüyor. Onlar orada şu anda görevlerini yapıyorlar ve devam edecekler.Gemilerimizin ve mürettabatımızın güvenliği ise en üst düzeyde sağlanıyor. Bu gemilerimizin yürüttüğü faaliyetlerin kısa sürede meyve vereceğine inanıyorum.
“Libya ile anlaşma yaptık, şimdi onları da tehdit ediyorlar”
Şimdi Libya ile de anlaşmamızı yaptık. Bu anlaşmadan sonra da şimdi bu anlaşma parlamentomuza gelecek, geçmek suretiyle bu işi çok daha farklı bir konuma taşımız olacağız. Şimdi Libya’yı tehdit etmeye başladılar. Bu anlaşmanın diğer ayakları da uygulamaya girecek. izim sondajlarımızdan çatışma ve kan değil, refah fışkıracaktır. Ben bu inançla sizlerin vasıtasıyla Doğu Akdeniz’deki tüm taraflara samimim bir çağrıda bulunuyorum; gelin enerjiyi bir çatışma aracı yerine bir iş birliği zeminine dönüştürelim, diplomasinin imkanlarını kullanarak varken bölgeye yeni bedeller ödetecek yollara tevessül etmeyelim.
Değerli dostlar artan nüfus ve büyüyen küresel ekonomi nedeniyle enerjinin çok ciddi küresel bir mesele olarak önümüzde bulunduğunu biliyoruz. Dünya enerji haritasının değiştiğini bu alanda yeni aktörlerin yeni projelerin işte bugün burada olduğu gibi yeni iş birliği modellerinin ortaya çıktığını görüyoruz. Enerji güvenliğinin sağlanmasında üretici transit ve tüketici ülkeler arasındaki etkin iş birliğinin önemli olduğuna inanıyorum. Türkiye stratejik konumu ile enerji üreten ve tüketen ülkelerin tam kavşağında yer alıyor. Bugün yer kürede yer alan doğlagaz rezervlerinin yüzde 70’i, petrol rezervlerinin ise yüzde 60’ı komşularımızın topraklarında bulunuyor. Ayrıca ülkemiz Avrupa’nın 4., dünyanın en büyük 18. doğalgaz piyasası konumundadır.”