31 Mart yerel seçimlerinde CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı gösterilen Ekrem İmamoğlu, sadece CHP’lilerin değil, bütün partilerin oylarına talip.
CHP’nin 2014 seçiminde oyu yüzde 36 civarındayken, yüzde 51 oyla Beylikdüzü Belediye Başkanlığı’na seçilen İmamoğlu, büyükşehir adayı olarak çalışmaya başladığında, partisinin az oy aldığı ilçeleri dolaşmaya başladı.
“Seçimi yüzde 51’den yüksek oyla kazanacağım” diyen İmamoğlu, seçim çalışmalarıyla ilgili, “Nasıl hayal ettiysem öyle gidiyor. Ciddi bir seçim tecrübem var. Hem İstanbul içinde farklı ilçelerde, hem Türkiye’nin farklı coğrafyalarında çalıştım. Bu Saygı Öztürk’e konuşan İmamoğlu’nun açıklamaları şöyle:
‘BELLİ Kİ SABOTE ETMEK İÇİN GELMİŞLER’
– Evet, seçim çalışmalarında sırt dönmeler olur. Bu, en az üç kişiden bir kişidir. Bazen yerine göre üç kişide iki kişi de olabilir. Ben, artık 100 kişiden ancak 5 kişinin sırtını döndüğüne rastlıyorum. Toplantılarda gerçekten niyetini ortaya koyan insan sabote için orada değil. Hatta çoğu siyasi olarak ters fikrini beyan ediyor ama sevgisini ve saygısını söylüyor. İki üç vaka yaşandı ama çok belli ki sabote etmek için gelmişler.
— Konuşma arzusu, paylaşma arzusu olan yoğun bir kitleyle karşı karşıyayım. Bu çok umut verici. Hepsine oy gözüyle de bakmıyorum tabii ama iletişim kurmak güzel. Benim de yaptığım o. Herkesle iletişim kurmak, onları hissetmek. Mahallelerine gidiyorum. O zaman bir de sorunu yerinde tespit etmiş oluyorsun. Çok büyük bir avantaj. İstanbul’daki diğer adayın (AK Parti adayı Binali Yıldırım) bunu yapmasını çok beklemiyorum.
‘PAHALILIKTAN BAHSETSEM AYNI GÜN ZAM GERİ ALINIYOR’
– Sokağa çıkmanın yanına hissetmeyi de ilave edebiliriz. Çünkü hissetme konusunda sanırım Ankara’dan İstanbul’u seyredenlere de tercüman oluyorum. Kime gitsem ya telefon açılıyor ya da bir gün sonra soruna dönük bir karar alınıyor. Pahalılıktan bahsetsem aynı gün zam geri alınıyor. Bunlar iyi şeyler, en azından hissetmelerine sebep oluyorum. Dolayısıyla yerel yönetim adayıyken bu işi başarıyorsak, seçildikten sonra Türkiye’nin sorunlarına çok daha hızlı temas edeceğimize inanıyorum.
— İstanbul’da yerel yöneticiler, bulundukları yerde yaşananları tespit edip bunu hissetmeli, çözüm üretmeli ya da gerekirse merkezi hükümetle bu konuda ortak çözüm yolları bulmalı. Ama son yıllarda sadece Ankara’dan gelen talimatları yerine getiren yerel yönetimler söz konusu İstanbul’da. Bunu tersine çevirdiğimizde görecekler, hem Ankara hem de İstanbul rahat edecek. Sahada gördüğüm şey biraz bu aslında, öyle bir hissiyatım var.
‘RAKİBİMİ HENÜZ GÖRMEDİM’
– Rakibimi hiç görmüyorum. Onun ne hissettiğini anlamam için sahada görmem lazım. Rakibi henüz görmedim yani.
— Elbette çok sorunlar var. Çocukları, gençleri, özellikle işsiz-mesleksiz, okumayan gençleri sayabiliriz. Önceliğiniz bu olursa, sosyal belediyecilikle çözüm üretmek mümkün. Ama şehirde önceliğimiz Kanal İstanbul veya mega proje olarak adlandırılan işler olursa bu yine sekteye uğrar. Vatandaşın neyi aciliyet olarak gördüğüne odaklanacağız. İnsan hayatı için esas mega proje kavramının onlara yapıştırılması gerektiğini düşünüyorum.
— Vatandaşla bir arada başkan olacağım. İstanbul’un o kadar derin bir yapısı var ki 15 ama ben 16 milyon diyorum… Çünkü bir milyona yakın öğrencisi var. Onları kendine bir insan kaynağı, hazine gören bir başkan olacağım. Onlarla bir arada olmak beni besleyecek. Aksi halde kısırlaşır, üretemez hale gelirsiniz.
‘GÜNDE 20 KİLOMETRE YÜRÜYORUM’
CHP’den aday gösterilmeyen isimlerle tanışıp konuştuğunu, hepsinin seçim sürecine katılacağını belirten İmamoğlu, seçim kampanyasına ilişkin şu detayları verdi:
– Sabah, 06.30’da evden çıkıyorum, dönüşüm 01.00-02.00’yi buluyor. Adaylığım belli olduktan sonra güneş varken uyanmadık. Siyasi konulardan dolayı yoğun toplantı yaptığım günler oldu. Sahada 20 kilometre yürüyorum. 16-17 saat sahada olduğum günler oluyor.
— Son 25 gündür tamamen sokaklardayım. Ben esnafım, iş insanıyım. Hayatım hep sokaklarda, sahada, istihdam yaratan, işçiyle, emekçiyle bir arada geçti. Son 10 yılım ise siyasette geçti. Bu 25 günde gördüğüm kadar büyük bir kent yoksulluğunu, ben hiçbir zaman Türkiye’de görmedim. Çok derindir, acıdır, hissedilmelidir. Hızlı bir tedbir alınmalıdır. Çünkü böyle derin kent yoksulluğunu, ülkenin 30-40 yıl önceki yoksulluğuyla kıyaslamak da mümkün değil. Çünkü o zaman insanlar kırsalda yaşıyordu. Kentte yaşayan bir kişinin kırsalda en az 50-100 büyüğü, akrabası vardı.
‘KADINLAR, ANNELER BÜYÜK İSYANDA’
– ‘Ne yapacağız biz?’ diyen, ‘Evimize bir çanta doldurup gidemiyorum’ diyenler o kadar çok ki. Bunların hiçbiri siyasi söylem değil, bu çok ciddi bir tehdittir. Kadınlar, anneler, ev kadınları büyük isyanda. Kırsalda olsa çalacağı bir sürü kapı var ama büyükşehirde inanın çalınacak bir kapı da yok. Bu konu çok önemli ve sıkı tedbirlerin alınması lazım. Bunun tabii sosyal demokrasi adına, sosyal belediyecilik adına çözümleri var.
— Şehri paylaşabilmek, şehri ucuzlatabilmek değil daha doğrusu yaşamı ucuzlatabilmek… Gıda erişiminin ucuzlatılması, üreticiden tüketiciye zinciri kontrol altına alıp herkesten katkı ve destek istemek. Bu televizyondan talimat vermekle olmaz. Kent yoksulluğu İstanbul’un birinci sorunu haline gelmiştir. Sosyal belediyecilik bunları hızla aşabilir. Bunu derinden hissediyorum.
‘BİZİM SÖYLEDİKLERİMİZİ AKP VAADİ DİYE ANLATTI’
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçim manifestosunu çok iyi bulduğunu söyleyen İmamoğlu, “Çünkü kendi adaylık açıklamamda hangi maddeler varsa bire bir onları açıkladı” dedi ve şu değerlendirmeyi yaptı:
– Süreç içerisinde aslında açıkladığımız birçok projeyi ya da yaklaşımı da içinde gördüm. Anlattıklarındaki terslik şu: Vatandaşa inandırıcı gelmez. Çünkü bizim söylemimize yakışıyor da yaklaşık 15-16 yıldır tersini yapan belediyeler adına konuşunca, söylem olarak yakışmıyor. Bu söylemin bizim söylemlerimiz olduğunu kamuoyuna hatırlatmak isterim. Birebir aynılarını söylediler. Yani şeffaflık, aynı şekilde ortak akıl, katılımcılık, yatay yapılaşma, daha çok yeşil alan. Özeleştiri olması için bunu tümüyle kabul edip bir ‘U dönüşünü’ hissettirmesi lazım. Sanki yapılan bir şeyin devamı gibi anlatılıyor. Özeleştiri içinde öyle bir ruh yok.
— ‘Eksik yapmışızdır’ hatta bazen ‘yanlış yapmışızdır’ cümlesi çok yeterli bir özeleştiri ifadesi değil. Daha düne kadar ayda 200-300 imar, parsel bazlı plan değişiklikleri Büyükşehir Belediyesi’ne gelirken… Bugün manifesto gibi açıklayıp, ‘Bundan sonra yapmayacağız’ demek çok inandırıcı değil. Biz bunu yapmıyoruz. Yapmadığımız gibi zaten ne yapacağımızı da anlatıyoruz. Anlatmakta hem kolaylığımız var hem de inandırıcıyız. Manifesto belediyelere dağıtıldığında da mevcut partinin belediyelerinde çok inandırıcı duracağını zannetmiyorum. Hatta mevcut belediye başkanlarının kafası bile karışabilir. Bazı terimleri kendileri bile tanımlayabilir. Tanımlama konusunda zorluk çekebilirler. Biraz sosyal demokrat belediyecilik ile ilgili kitap okumaları lazım.
‘PARTİ İÇİ KONULARI DIŞARI YANSITMAMAK LAZIM’
İmamoğlu, CHP’nin ‘Sesi çıkan partili’ kitlesine sahip olduğunu belirtti, bu yüzden aday belirleme sürecinin sıkıntısız geçmesini beklememek gerektiğini söyledi:
“Parti içi konuları dışarı yansıtmamak lazım. Bugün yerelde kendi adamlarını yetiştiren partiye dönüşüyoruz. Beni sadece üzen yeterli kadın adayın olmayışı. Hata, eksik görünen şeyler adaylar belirlendikten sonra bitmiştir. Tek hedefimizin seçimleri almaya yönelik çalışmalar olması lazım. 39 ilçeden iddiaya sahip olduğumuz 25’e yakın ilçe var. ‘Şu kadarını kazanırız, şu kadarını kazanamayız’ deme şansına sahip değilim. Beklenmedik sürprizlere de gebe bir seçim olacak. Çok ilginç bir kitle var sahada. Anket yapan firmalar da zorlanıyorlar.”