Kılıçdaroğlu: Bana Cevap Vermeyeceksin, Vatandaşa Hesap Vereceksin

Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından satırbaşları şöyle:

* Gerçekten üzüntülüyüm. Yaşadığımız sürece acıyorum. Elazığ ve Malatya’da yaşananlar, hepimizin ortak acısı. Kızılay, Kızılay olmaktan çıktı. Nasıl üzülmezsiniz… Suriye’de yaşananlar… Nasıl üzülmezsiniz?

* Elazığ’a gitmek için görevlendirdiğim arkadaşlarımı aradım. Hemen gelmem gerekiyor mu dedim, gelirseniz halen arama kurtarma çalışmaları var. Çalışmaları aksatmayalım dediler. Doğru dedim, ne zamanki gelin dediler anında gittim.

DEPREM VERGİLERİNİ SORDUM DİYE ELEŞTİRİ ALDIM

* Bir yaralıyı ziyaret ettim, “Çocuklarınız neredeydi?” dedim. “Onları kayınpederimin evine gönderdik, bizim ev soğuktu. O ev sıcak diye, çocuklar üşümesin diye oraya gönderdik” diye yanıt verdiler. Bu durum da sosyal depremdir. Nasıl bir tablodur bu Allah aşkına? Bölgede eleştiri de aldım. Neden? Vatandaşın sorduğu “Deprem vergilerini ne yaptınız?” sorusunu dile getirdiğim için eleştirildim.

* Hastanede yaralıları ziyaret ediyorum. Ölümden dönmüş, enkazdan çıkmış bir kadın bana “Çocuğum işsiz” diyor. Düşünün bu insanlık dramında dahi, mucizevi bir şekilde hayatta ve yine çocuğunu düşünüyor. Bu tablo nedir Allah aşkına?

* Biz diyoruz ki; “Vergileri topladın neden dayanıklı binalar yapmadın? O diyor ki; “Bunu Bay Kemal’e mi anlatacağız?” Bana cevap vermeyeceksin, vatandaşa hesap vereceksin.

* Van depremini de biliyorum. Önlemi ne zaman aldın? 604 kişi öldükten sonra. Önce alacaktın önlemi. 100 metrekarelik evi depremzedeye 75 bin liraya sattın. Vergi aldın, eyvallah. Depreme dayanıklı konutlar yapacağım dedin, eyvallah. Deprem oldu, insanlar öldü, o evleri yapılmadı. Bana kalkıp cevap veriyorsun!

DEPREM BÖLGESİNDE TEK BİR KIZILAY ÇADIRI GÖRMEDİM

* Çalışmaları nedeniyle AFAD’a teşekkür ediyorum. Bu gibi afet durumlarında bir de 152 yıllık Kızılay’ımız var. Kızılay bugün hangi durumda? Deprem bölgesinde iki gün kaldım. Tek bir Kızılay çadırı görmedim. Her yerde AFAD çadırları vardı.

* Kızılay, Yeşilay, Çocuk Esirgeme Kurumu. Bu üç kurum, sosyal devleti vatandaşa hissettiren kurumlardır. Kızılay bugüne kadar sıcak siyasetin dışında kaldı. Bugünse tam göbeğinde. 152 yıllık bir kurum bu hale mi düşmeliydi? Türkiye genelinde 750 şubesi olan Kızılay’ın şubesi 153’e indi. Yüzlerce taşınmazı vardı. Buna rağmen tarihi, şatafatlı yerleri kiralamayı tercih ettiler. Kızılay bu mudur?

* Kızılay’ın paravan olarak kullanılması da son zamanlarda gündeme gelen diğer bir olay. Başkentgaz, parayı şartlı olarak Kızılay’a veriyor. Onlar da TÜRKEN Vakfı’na aktarıyor. KYK’da 60 bin öğrenci yer bulamadı. Ama sen bırakmışsın Türkiye’yi, ABD’de yurt yaptırmaya kalkıyorsun. Adamlar Manhattan’da yurt diye gökdelen yapmışlar. Güya öğrenciler kalacakmış. Soruyorum; öğrenci mi kalacak, beyefendilerin çocuklarına gelecek mi kuruluyor?

* “Vergi kaçakçılığı değil, vergiden kaçınma” diyor… Bu açıkça fakir, fukaranın hakkının soyulması demektir! 60 bin öğrencinin yurdu yok! 285 bin öğrenciye para bulamadılar, bursu zamanında veremediler!

* Eğer Kızılay gibi bir kurum içten içe çürümeye başladıysa devlet çürümeye başlamıştır. Biz ısrarla liyakat diyoruz. “Vergiden kaçınma” diyorlar. Bunun adı peçelemektir. Alkolde vergi vardır. Alkol almazsınız, vergiden kaçınırsınız. Bu düpedüz vergi kaçırmaktır. Devletin en saygın kurumunu kullanarak vergi kaçırma yoluna giderseniz vebali ağırdır.