Kimler Estetik Burun Ameliyatı Yaptırmamalı?

Günümüzde sosyal medyanın da etkisiyle estetik operasyonların sayısı hızla artıyor.

Bunlar arasında şüphesiz sayıca en başta gelen estetik operasyonları ise burunla ilgili olanlar oluşturuyor. Ancak ameliyat kararı almadan önce bir takım kriterlerin göz ardı edilmemesi büyük önem taşıyor.

Doç. Dr. Umut Tuncel, burun estetiği konusunda bilgilendirmelerde bulundu. Rinoplasti (burun estetiği) operasyonlarının uzun süredir açık ve kapalı olmak üzere iki yöntemle yapıldığını vurgulayan Tuncel, son 5 yıldır uygulanan ‘kapalı ve koruyucu’ (preservasyon rinoplasti) yönteminin ise hasta yararına önemli avantajlar getirdiğine işaret etti.

Kapalı koruyucu burun estetiğinin, kapalı yöntemdeki gibi burun derisinde dışarıda görünür bir iz bırakmadan yapıldığının altını çizen Doç. Dr. Umut Tuncel, “Geleneksel yöntemlerde ister açık ister kapalı teknik kullanılsın, değiştirilmesi planlanan kemik ve kıkırdak yapıya ulaşıldıktan sonra her iki yöntemde de aynı işlemler yapılır. Örneğin, ameliyat edilecek burunda bir kemer varsa hem kapalı hem de açık operasyonlarda kesilerek çıkartılır. Ardından burnun açık kalan çatısını kapatabilmek için burun kemikleri, tabanda tutunduğu yüz kemiğinden ayrılır. Ya da açık kalan çatı bazı kıkırdak veya kemik ilaveleri konarak kapatılır. Açık veya kapalı yaklaşımla yapılan geleneksel yöntemde bu işlemin ardından hem burun sırtına atel hem de iç kısma birer tampon koymak neredeyse mecburidir. Aksi halde iyileşme süresince bazı komplikasyonların ortaya çıkma olasılığı artar. Halbuki kapalı koruyucu yöntemde burun sırtı korunmakta, kesilip çıkartma yapılmadan kendi üzerinde bir takım değişikliklerle burundaki sorunlar çözülmeye çalışılmaktadır” şeklinde konuştu.

Her vakanın kapalı koruyucu yöntem için uygun olmayabileceğine dikkat çeken Doç. Dr. Umut Tuncel, “Çok yüksek kemerli, aşırı kalın ve yağlı derili, daha önceden operasyonlar geçirmiş, ayrıca iç yapısında ileri derecede deformasyonları olan burunlar açık ya da kapalı ancak geleneksel rinoplasti yöntemine adaydırlar. Öte yandan bunların bir kısmı herhangi bir rinoplasti işlemine estetik amaçlı olarak da aday değildirler. Herhangi bir estetik cerrahi girişime aday olmayan bir grup insan da takıntılı obsesif, memnuniyetsiz kişiler olarak değerlendirilebilir. Bu tarz kişilerde altta yatan psikolojik veya psikiyatrik bir sorunun olup olmadığı mutlaka irdelenmelidir” diye konuştu.

Rinoplasti operasyonu öncesinde her üç tekniğe de hakim yeterli tecrübe ve bilgi birikimine sahip plastik rekonstrüktif ve estetik cerrahi uzmanlarından biri ile görüşmenin çok önemli olduğunu vurgulayan Umut Tuncel, yönteme göre vaka değil, vakaya göre yöntemin belirlenmesi gerektiğini belirtti.

Yapılacak ön görüşmede burun ameliyatını yapacak hekimin hastanın sadece burnunun görünüşü, dış anatomik yapısı ve iç kısmındaki eğrilik ve anormalliklere değil, ayrıca yüzünün bütününe kulak, çene, kaş dudak ve yanak gibi dokulara da odaklanması gerektiğinin altını çizen Tuncel, “Hekim, hastanın yüzündeki yapıların birbirleri ile olan ilişkilerine, kendi iç dinamiklerine de dikkat etmeli, ölçüm ve değerlendirmeler yapmalıdır. Deri yapısının katkısı dahi oldukça önemlidir. Örneğin, kalın ve yağlı deri olanca gayreti ile yapılacak işlemin sonucunu gizler ve bazı komplikasyonlara eğilimi artırır. Buna karşın, ince deri küçük arızi durumları dahi gösterir ve aslında bu da bir olumsuz durumdur” şeklinde uyarılarda bulundu.
Doç. Dr. Tuncel, rinoplasti operasyonlarında uygun hastalar için kapalı ve koruyucu yöntemin getirdiği diğer avantajlar hakkında şu bilgileri verdi: “Bu tarz bir ameliyat sonrasında iyileşme süreniz elbette ki daha kısa sürede olacaktır. Ancak bu sadece tekniğe değil, ameliyat edilen vakaya özgü bazı durumlarla ilişkilidir. Ödemin ve morarmanın daha az olması, olsa dahi daha kısa sürede çekilmesi, burun sırtının yani burun sırtını oluşturan kemik ve kıkırdak yapıların çıkarılmaması, kendi üzerinde değiştiriliyor olması bu yöntemin başlıca avantajlarıdır. Çünkü burun sırtının korunması buraya tutunan kas, bağ dokusu, damar ve sinir yapılarının korunmasını sağlayarak ileriye dönük komplikasyonların oluşmasını engelleyerek yeniden işlem yapılması riskini azaltır. Rinoplasti operasyonu sonrasında tüm dünyada ortalama yüzde 8-15 arasında değişen komplikasyon oranları mevcuttur. Genellikle bunlar kolayca düzeltilebilir sorunlardır. Ancak nadiren birden fazla girişimi de gerektirebilir. Bu konuda tecrübeli bir hekim burnunuzu ve yüzünüzü muayene ettikten sonra sizi mutlaka aydınlatacaktır.”