Prof. Dr. İlber Ortaylı, “Vatanımıza sahip çıkalım” başlığıyla dün yayımlanan yazısında “Türkiye sanıldığı kadar gümrah (bereketli, bol kaynaklı) bir ülke değildir. Mesela kıyılarımız mevcut nüfus için son derece yetersizdir. Türk halkının rahat rahat kıyı şeridine çıkıp tatil yapması bile mümkün değilken kıyılarda birtakım sabit binaların, kullanılmayan yapıların bulunması büyük israftır” ifadesini kullandı.
Ortaylı şöyle devam etti:
“Bu gerçek benim görüşüm değil, 1980’li yılların başında toplanan konseylerde turizm otoritelerimiz tarafından o zaman Başbakan Turgut Özal’a açıkça ifade edilmiştir. Elimizde adalar yok. Ormanlarımız sınırlıdır. Taşocakları veya çeşitli madenler için kazı yapamayız. Bu gibi zenginliklerin nefes alınacak alanları tahrip etmesi ve zehirlenme getirmesi çok açık.
EN HAZİN ÖRNEK
En hazin örnek İstanbul’un üzerinde bulunduğu Boğaz’ın iki yakasındaki yarımadadır. Anadolu yakasında zeytinlikler bitmiş, su kaynakları kirlenmiş ve Dilovası gibi yerlerde halkın zehirlendiği, kanserin yayıldığı yerleşmeler ortaya çıkmıştır. Maalesef Anadolu’nun belli yerlerinde halk kendi tabiatlarını tahrip etmekte ve yurtdışından gelen yabancılara şuursuz bir satış işlemine girmişlerdir. Oturduğu yere bile sahip çıkamayan bu kitlenin Türkiye’nin diğer yerlerinde yaptığı yatırımlar ortadadır. İstanbul’un dört tarafını saran gökdelen siteler, bilhassa Kalamış Koyu’nu feci hale dönüştüren bozuk kanalizasyon sistemleri buna örnektir.
‘ÖDÜL’ VERELİM
Kaz Dağları’nda son olarak Kanadalı bir şirketin yatırımı söz konusu olmuştur. Bakanlığın verdiği rakamlar gülünçtür, ikna edici değildir. Bunları denetleyecek bir muhalefet de memlekette mevcut değil. 13 bin küsur ağaç kesilmiş, 14 bin dikilmişmiş. Ağaç dikilecek yerde maden araması ve çıkarma faaliyeti yapılamaz. Altın siyanür kullanılarak elde edilir. Yaptıkları açıklamanın hiçbir gerçekçi yönü yok. Başka yöntemler bulmuşlarsa kendilerine bilim ödülü verelim. Lise çocukları bile altının ayracının siyanür olduğunu bilir (Tabii kastettiğim 30 sene önceki liselerdir). Ayrıca altın araması için harcanan sudan açıklamalarda hiç bahsedilmiyor.
REZALET RAKAMLAR
Şirket 1 milyar dolarlık yatırım yapacakmış. 2 bin kişi iş bulacakmış. 2 bin kişi için 1 milyar doların çok büyük bir israf olduğu açık değil mi? Hakikatle bağdaşmayacak fakat ayrıntılı açıklaması yapılmayan bu rakamların bir rezalet olduğu açık. Bu Kanadalı şirket acaba dünyanın başka neresinde böyle işler yapabiliyor. Ormanlar ve madenlerle dolu Kanada’da halk bu tür yerleşim yerlerine yakın girişimleri sessizce izliyor mu?
Çevreci memleketlerin başka ülkelerde tahribatının örnekleriyle dolu bir dünyadayız. Kendi memleketinde yarım metre yeşile titreyen Japonya gözünü kırpmadan Brezilya’daki Amazon yağmur ormanlarını tahrip etti, el’an da ediyor. Bıraksanız Güney Kutbu’nda da aynı şeyleri yapacak. Komşunun bahçesini çöplüğe çevirmenin kolayına kaçan bu dünya aslında bir yerde gökkubbenin altında müştereken yaşadığımızı unutan mültinasyonellerle dolu. Ülkede tepki çok az, bu korkutucu. Kaz Dağları ilginç bir iklim ve çevredir. Orada su kaynaklarını kirletecek, muhteşem ormanlarını yok edecek bu gibi faaliyetlerin bütün çevreye sirayet edeceği açıktır.”