Evli ve bir çocuk babası Biber‘in cenazesi uzun yıllarca yaşadığı Maryland‘deki Diyanet Center of America’dan kaldırılarak toprağa verilecek. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti üyesi, Sürekli Basın Kartı sahibi gazeteci Mehmet Biber’in vefatı nedeniyle Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu’nun yayınladığı başsağlığı mesajında “Gazetecilik mesleğine uzun yıllar fotoğraf alanında başarıyla hizmet veren Mehmet Biber’i kaybetmenin üzüntüsü içindeyiz. Ailesine ve basın topluluğumuza başsağlığı diliyoruz” denildi.
1931 yılında Romanya Eskicuma’da doğan ve küçük yaşta ailesiyle Türkiye’ye göç ederek Bursa’ya yerleşen Mehmet Biber, Tophane Sanat Enstitüsü’nü bitirdi. 1948’de Ant gazetesinde gazeteciliğe başladı. Kısa sürede gazete fotoğrafçılığı alanındaki üstün yetenekleriyle tanındı. Foto muhabiri olarak ilk kez deklanşöre dokunduğunda 17 yaşındaydı. Biber genç, azimli ve yetenekli bir fotoğrafçı olarak kısa sürede Türk basınının aranan isimlerinden biri oldu.
ULUSLARARASI BASINDA YAYINLANDI
1952’de İstanbul Fotoğraf Ajansı’nda başlayan Mehmet Biber’in çalışmaları yurtdışında devam etti. Bunte, Stern, Time, GEO, National Geographic Magazin gibi dünyanın önde gelen dergilerinde fotoğrafları yayımlandı. Kodak firması (1963, 1964) ve Sedat Simavi Vakfı’ndan (1977) birincilik ödülleri kazandı.
1962’de Amerika’ya yerleşen Biber, 1971 yılına kadar New York’ta Birleşmiş Milletler’de çalıştı. Bu dönemde Christa Biber ile tanışıp evlenen Biber, New York’ta kurduğu bir reklam şirketini yönetti. 1971’de Türkiye’ye geri döndü. Ancak Mehmet Biber’in yurtdışı gezileri ve fotoğraf çalışmaları devam etti.
1975-1982 yılları arasında çalışmalarını Hürriyet Gazetesi ve Hürriyet Haber Ajansı’nda sürdürdü. Türkiye’de neredeyse çalışmadığı gazete, dergi kalmayan Mehmet Biber, fotoğrafları National Geographic’te kapak olan ilk Türk fotoğrafçı olarak tarihe geçti.
1955’TE İLK GAZETECİLER CEMİYETİ ÖDÜLÜ’NÜ ALDI
Mehmet Biber’in aldığı ilk ödül Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nden gelmişti. Ödülün ayrıntılarını Mehmet Biber şöyle anlatmıştı: “1955’te ilk Gazeteciler Cemiyeti Ödülü’nü aldım. Yağmurlu bir havada otobüsle gazeteye giderken Unkapanı’nda baktım bir yaşlı kadın, eskiden çocukların oynadığı kendilerinin yaptığı araba gibi bir şey, arabanın içinde de bacakları böyle kesilmiş bir adam. Sırtında böyle iple çekiyor. Öyle bir resim oldu ki, paçalarından kadının sular akıyor….. Onu birinci sayfadan sadakatin örneği diye verdiler. Ben o zaman Agence France Presse’e çalışıyorum. Onu Le Soir da birinci sayfadan verdi.”