Derin Psikiyatri’den Psikiyatri Uzmanı Dr.Işıl Uğurad, toplumun yaklaşık yüzde 40’ının utangaç olduklarını ifade ettiğini belirterek, “Peki sosyal fobi (toplumsal kaygı bozukluğu) ile utangaçlık arasındaki fark nedir? Bu yaşanan durumun yol açtığı kaygının derecesine bağlıdır. Utangaç biri, yaşadığı duruma zamanla uyum sağlar. Oysa, fobik kişi kendinde anksiyete oluşturan kaynağa gerektiğinden fazla önem yükler. Utangaç kişi, engellenmeden bir süre sonra, yeni durumuna uyum sağlayabilir. Çünkü, bulunduğu ortamda kabul edilme isteği ve motivasyonu, reddedilme korkusuna ağır basar. Utangaçlık, kişinin karakterinin bir parçası olabilir. Aşırıya kaçmadığı ve kişinin sosyal yaşamını ileri derecede etkilemediği sürece utangaçlığı hastalık olarak adlandırmamak gerekir. Oysa, psikiyatrik bir hastalık olan sosyal fobinin tedavisinde, psikolojik, psikiyatrik destek almak, farklı terapilerden ve kimi zaman da psikotrop ilaçlardan faydalanmak gerekir. Anne babanın her ikisi veya biri, aşırı evhamlı, titiz, fazla koruyucu kollayıcı olup çocuğun yaptığı işleri beğenmeyip sürekli eleştiren bir tutum sergiliyorsa, bu çocuklar geleceğin utangaç, çekingen adaylarıdır” diye konuştu.
Psikiyatri Uzmanı Dr.Işıl Uğurad, utangaçların en fazla toplum önünde konuşmaktan çekindiğini ifade ederek, “Sonra sırasıyla, yeni bir gruba dahil olmak, tanımadıkları kişilerle görüşmek, karşı cinsten biriyle konuşmak, tanımadıkları kişilerin çoğunlukta olduğu büyük bir grubun içinde bulunmaktan rahatsız olurlar. Ergenlik de utangaçlığı pekiştirici bir süreçtir. Utangaç insanlar, kendilerinin yanlış bir adım atmasını bekleyen pek çok gözü üzerlerinde hissederler. Herkes sürekli sizi mi izliyor, sizi mi konuşuyor? Tabii ki hayır! Dünyanın merkezi siz değilsiniz. Bunu bildiğiniz halde yine de herkesin sizi izlediğini, bütün bakışların sizin üzerinizde olduğunu hissedersiniz. Yeni girdiğiniz ortamda uyum sorunu yaşayabilirsiniz. Böyle ortamlarda başkaları tarafından fark edilmekten, ön plana çıkmaktan rahatsız olabilirsiniz” diye konuştu.
“Utangaç kişiler, ilişki başlatmakta güçlük yaşarlar” diyen Psikiyatri Uzmanı Dr.Işıl Uğurad daha sonra şunları söyledi: “İletişim gerektiren ortamlarda bunu onların yerine başkalarının yapmasını bekler ve tercih ederler. Asosyal değildirler, insanlarla birlikte olmak isterler ancak ortam ile ilgili kendilerini güvende hissetmek isteyip eleştiri yapılmadan kabul edilmenin garantisini ararlar. Gerek sosyal gerek mesleki yaşamda herhangi bir sorun oluşturmuyorsa bu durumu sadece basit bir utangaçlık olarak adlandırabiliriz. Eğer yaşam kalitesini ciddi derecede bozuyorsa kaçıngan kişilik bozukluğundan veya sosyal fobiden bahsetmek gerekebilir. Utangaçlık geni mevcut mu? Yapılan birtakım çalışmalarda utangaçlık için hazırlayıcı faktörler tespit edilmiş olsa da utangaçlığa ait özel bir gen saptanmamıştır. J. Kagan’ın yaptığı çalışmalarda, çocukların yaklaşık yüzde 15-20’si buna hazırlayıcı unsurlarla doğduğu tespit edilmiştir. Bu çocukların beyinlerindeki amygdala bölümü strese karşı daha duyarlıdır. Yine de utangaçlık yalnızca fizyolojik bir mirasla açıklanamaz. Utangaçlıkta kültürün bir rolü var mı? Sessiz, itaatkar, uysal çocukların teşvik edildiği toplumlarda daha sık utangaç bireylere rastlarız. Ülkemize “Utanç faziletin tamamlayıcısıdır” ve “Ademin payesi arttıkça hicabı azalır” gibi toplum tarafından benimsenen sözlerin bulunması, kişide utangaçlığı tetikler.”
Dr.Işıl Uğurad, “Utangaçlıkla nasıl başa çıkarız?” sorusuna ise şöyle cevap verdi;
“Michael ve Giroda adlı araştırmacılar kendi çalışmalarında edindikleri deneyimler sonucu utangaçlık sorunu olanlarda mantık dışı dört temel inanç tespit etmişlerdir.
Sosyal ortamlarda durup beklerseniz iyi bir şeyler olur Bu yanılgı, sohbete başlama korkusu nedeniyle türetilmiştir. Oysa ki iki kişinin tanışması için en az içlerinden birinin çaba göstermesi gerekir. Bu niye siz olmayasınız?
Diğer insanlar sosyal etkinliklere davet edildikleri için şanslıdırlar. Bu da yanlış bir düşüncedir. Aktif olan insanlar başkalarıyla tanışmak, zaman geçirmek için çaba sarf eder.
Çok az şeyi şansa bırakırlar.
Nerede olursam olayım, sosyalleşme olanağım hep aynı olacaktır. Bu da çaba göstermemek için üretilen bir bahanedir.
Biri bana karşı ilgisiz görünüyorsa kesinlikle beni sevmiyordur ve sevmeyecektir. Bu inanç da boş yere kendinizi insanlardan çekinmenize ve yalnız hissetmenize yol açar. Oysa sevgi zaman ister.”