Vefatının 100 Yılında Unutulmadı! Tarık Buğra Kimdir?

Türk edebiyatının güçlü kalemlerinden merhum yazar Tarık Buğra, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) İstanbul Şubesinde düzenlenen, “Doğumunun 100’üncü Yılında Tarık Buğra” başlıklı programla yâd edildi. Dr. Ferda Zambak ve Dr. Bahtiyar Aslan’ın büyük yazarı anlattığı programın moderatörlüğünü Prof. Dr. Namık Açıkgöz yaptı. Konferansın açılışında konuşan TYB İstanbul Şube Başkanı Mahmut Bıyıklı, “Yerli ve millî bir münevver olan merhum Buğra, ömrünü kültürümüze adadı. Bizden bir isim olarak eserlerinde bizi anlattı. Özellikle Türkiye’nin zor zamanlarında eserleri, kafası karışık gençlere bir ışık oldu” dedi.

Programın moderatörü Prof. Dr. Namık Açıkgöz de merhuma rahmet dileyerek, şunları söyledi:
“Kasaba hikâyelerinin ilk güzel örneklerini Tarık Buğra vermiştir. Buğra’yı bize sevdiren en önemli etkilerden birisi, nefret ve kahır duygusunu en gerçekçi şekilde verebilmesidir.”

“Onun hikâyeciliği, hakiki hayattan uzak değildi” 
Tarık Buğra’nın sanat bakışını anlatan Dr. Ferda Zambak da, “Onun hikâyeciliği, hakiki hayattan uzak değildi. Bunun sebebi, yaşadığı yoksulluk ve çilekeşlikti. Onun hikâyeleri hayatın sürüklenişi içinde bizi durdurup bir şeyleri fark ettiriyor. Bazılarının bildiği ancak dile getiremediklerini dile getirme ustalığı taşıyor. Bunu Anadolu ruhu taşımasına bağlamak lazım” diye konuştu.

Tarık Buğra Kimdir? 

Tarık Buğra Akşehir’de doğdu. İlk ve ortaokulu Akşehir’de okudu. Yatılı olarak okuduğu İstanbul Lisesi’nde Pertev Naili Boratav’ın öğrencisi oldu. Yazar olmaya onuncu sınıfta karar verdi. 1936’da Konya Lisesi ‘nden mezun oldu, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne kaydoldu. İki yıl sonra Hukuk Fakültesi’ne, oradan da Edebiyat Fakültesi’ne geçti. Mezuniyet tezini vermeden ayrıldı.

Gazeteciliğe 1947’de Akşehir’de babası Nazım Bey’le birlikte Nasreddin Hoca gazetesini çıkararak başladı. 1951’den sonra Milliyet, Vatan, Yenigün, Yeni İstanbul gazeteleri ile haftalık Yol dergisinde yazdı. Bu gazete ve dergilerin bazılarında yazı işleri müdürlüğü yaptı. Tercüman Gazetesi’ndeki köşe yazarlığından 1976’da ayrıldı, zamanını bütünüyle edebiyata verdi. Devlet Tiyatroları’nda Edebi Kurul Başkanlığı’nda Edebi Kurul üyeliği yaptı.

Tarık Buğra, ilk piyeslerini ve “Yalnızların Romanı”nı askerliği sırasında yazmıştı. 1940’da tamamladığı roman, 1948’de Çınaraltı dergisinde tefrika edilmişti. Ama adı, bir iddia üzerine üç saatte yazdığı “Oğlumuz” adlı hikâyesinin 1948’de Cumhuriyet Gazetesi’nin açtığı yarışmada ikincilik kazanmasıyla duyuldu. 1949’da yayımladığı ilk hikâye kitabı Oğlumuz’u, 1952’de Yarın Diye Bir Şey Yoktur, 1954’te İki Uyku Arasında, 1964’te Hikâyeler izledi. Kasaba yaşantısından, orta sınıf insanların ev ve aile ortamlarından kesitler verdiği hikâyelerinde, yoğun, şiirli bir dille aşk, yalnızlık, uyumsuzluk gibi temaları işledi. Olay örgüsünden çok iç gerçekliğe ağırlık verdi. 1955’te çıkan “Siyah Kehribar”la romana geçti.

Kurtuluş Savaşı’na merkezden değil, bir kasabadan baktığı Küçük Ağa’da (1963) yakın tarihe resmi tarih anlayışının dışına çıkan bir yorum getirdi. Bu romanın devamını 1967’de Küçük Ağa Ankara’da adıyla yayımladı. Firavun İmanı (1976), Dönemeçte (1978), Gençliğim Eyvah (1979), Yağmur Beklerken (1981) adlı romanlarında da Cumnuriyet’in çeşitli evrelerini, demokrasiye geçiş sürecindeki çalkantıları konu edindi. Ortaouyncusu “Komik-i şehir” Naşit’in hayatından yola çıkarak yazdığı İbiş’in Rüyası ile 1970 TRT Sanat Ödülleri Yarışması’nda başarı ödülü, Osmanlı İmparatorluğu ‘nun kuruluş yıllarını anlattığı Osmancık’la (1985) Milli Kültür Vakfı Edebiyat Armağanı’nı, Yağmur Beklerken’le Türkiye İş Bankası Büyük Ödülü’nü aldı. 1991’de Devlet Sanatçısı unvanını aldı. Birey özgürlüğünü savunduğu Ayakta Durmak İstiyorum (1966) ve Üç Oyun (1981) adıyla kitaplaştırdığı piyeslerinin hemen hepsi sahnelendi, romanları TV dizisi haline getirildi. Fıkralarından seçmeleri Gençlik Türküsü (1964), gezi notlarını Gagaringrad (1962), dil ve edebiyat üzerine yazılarını Düşman Kazanmak Sanatı (1979), denemelerini Bu Çağın Adı (1979) başlıklarıyla yayımladı.

Tarık Buğra, 26 Şubat 1994’de kanser tedavisi gördüğü Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi’nde öldü. Karacaahmet Mezarlığı’nda toprağa verildi. Tarık Buğra, öğretim üyesi Ayşe Buğra’nın babasıdır.

2004 yılında Akşehir’e Tarık Buğra heykeli dikildi.

Eserlerinden bazılarının kısa tanıtımı/özeti:

Bu Çağın Adı:Tarık Buğra’nın makalelerinden bir kısmıdır. Aydınlarımız, idârecilerimizi ve bütün akıl sâhiplerini düşünmeye sevkeden konuları içine almaktadır. Politik şarlatanlıklara karşı gerçekleri ve bağımsız kafayı savunan; kısacası şahsiyetli insanlara yakışan bir tavır ve uslûpla millet ve memleket meselelerine bakmayı gündeme getiren bu makalelerin, okuyanlara çok şey ifade edeceği inancındayız.

DönemeçteTürkiye’de çok partili döneme geçiş yıllarını anlatır. Konuya bir Anadolu kasabasından, o çevredeki halkın ve aydınların canlı ilişkileri içerisinde bakar. “Dönemeç” adıyla TV’de dizi filmi yapılmıştır.

Osmancık: “Cihan devletini kuran irade; şuur ve karakter”. Tarık Buğra, esere ikinci bir başlık tarzında bunları yazmıştır. Konu, Osmancık’ın (yahut Kara Osmanın) Osman Gazi olarak tarih sahnesine çıkışını ve Osmanlı Devleti’nin kuruluşunu anlatmaktadır. osmanlı’yı cihan çapında büyük” yapan bir devlet ve insan anlayışının ilk tohumlarının roman çerçevesinde ele alınışını okuyacağınız bu eser, TV’de “Kuruluş” adıyla dizi film olarak da defalarca yayınlanmıştır.

Gençliğim Eyvah: Türkiye’deki anarşinin otopsisidir. Romanda, yalnız boşa giden gençliklerin hikâyesini değil, içine düşürüldüğümüz kaosun çarpıcı grafiğini de bulacaksınız. Yıllardan beri Türkiye’de bütün görevleri, ödevleri ve sorumlulukları, dolayısı ile de toplum hayatımızı paslandıran çarpıcı/hain demagojileri sergilemektedir.

Küçük Ağa: Küçük Ağa, Tarık Buğra’nın en büyük ve en tanınmış eseridir. Kurtuluş Savaşı’nın, küçük bir Anadolu kasabasından görünüşüdür. Konuya ilk defa resmî olmayan bir gözle, aydın bir Türk’ün hür bakışlarıyla ve değerlendirmeyeriyle bakılmıştır. İnsanımızın ve kültürümüzün tanıdık simalarını ve hususiyetlerini yazarın üstâdâne zevkle okuyacağınız bu eser, Millî Mücâdele’nin gerçekten millî bir romanıdır.

İbişin Rüyası: Tarık Buğra’nın bu eseri, onun dil, üslûp ve teknik özelliklerini en iyi belirten romanlarından birisidir. Eser, konu bakımından da tiyatro ve sinemanın ilgisin çekmiş, Devlet Tiyatroları’nda sahneye başarıyla uygulanmış, TRT tarafından da -yazarın söyleyişi ile- “akıl almaz şekilde yozlaştırılarak” dizi film yapılmıştır. Biz, romanı okuyanların, bu TV filmi konusunda yazara hak vereceklerine inanıyoruz.

Firavun İmanı: Kurtuluş Savaşı’nın Kuvâyı Milliye ve Çerkez Ethem dönemlerini anlatan Küçük Ağa’dan sonra, Sakarya Savaşı öncelerini ve sonralarını ele aldığı bu eserde, Tarık Buğra, çıkarcıları, üç kâğıtçıları, vurguncuları, satılmışları ve bunlara karşı eşsiz yiğitleri ile yeni bir devletin kuruluş günlerini anlatmaktadır.

Yarın Diye Birşey Yoktur: Yazarın 1948-49, 1950-52, 1954-64 yılları arasındaki hikâyelerini içine alır. Bu hikâyelerde insanın değişmeyen yanlarını ve eskimeyen bir Türkçe ile duyguları ve düşünceleri zenginleştiren bir anlatım bulacaksınız.

Siyah KehribarTarık Buğra’nın ilk romanı. Rahmetli Mümtaz Turan bu eser için “Tarık Buğra’nın burada iddiasız görünüşüne rağmen büyük bir tezi, “Yirminci asrın hüznü” dediğimiz hastalığı ele aldığını sanıyorum. Günümüzün trajedisi romandaki maceralara bir fon müziği gibi baştan sona refakat ediyor.” diyor.

Politika DışıTarık Buğra’nın bu kitabı, siyaset dışı yazılarından oluşmaktadır. Muhtelif tarihlerde ve değişik yerlerde yayınlanmış yazıları ve yazarla yapılmış bazı röportajlar kitaba alınmıştır. Böylelikle, genel olarak edebiyatımızla ve özellikle yazarımızın edebî kişiliği ve görüşleriyle ilgilenenler için lüzumlu bir derleme meydana getirilmiştir.

Yağmur Beklerken: Cumhuriyet döneminin muhtelif kesitlerini romanlarına konu yapan yazar, bu eserinde de Serbest Fırka dönemini ele alıyor ve aynı dönemde Türkiye’deki büyük kuraklıkla siyaset arasında parelellikler kurarak, yine bir Anadolu kasabasından, meseleleri ortaya koyuyor.

Yalnızlar: İnsan ilişkilerinin romanıdır.

Tarık Buğra’nın Eserleri:

Hikâye:

  • Oğlumuz (1949)
  • Yarın Diye Bir Şey Yoktur (1952)
  • İki Uyku Arasında (1954)
  • Hikâyeler (1964, yeni ilavelerle 1969)

Tiyatro:

  • Ayakta Durmak İstiyorum
  • Akümülatörlü Radyo
  • Yüzlerce Çiçek Birden Açtı – 1979)

Gezi Yazıları:

  • Gagaringrad (Moskova Notları) (1962)

Fıkra ve Deneme:

  • Gençlik Türküsü (1964)
  • Düşman Kazanmak Sanatı (1979)
  • Politika Dışı (1992).

Roman:

  • Siyah Kehribar (1955)
  • Küçük Ağa (1964)
  • Küçük Ağa Ankara’da (1966)
  • İbişin Rüyası (1970)
  • Firavun İmanı (1976)
  • Gençliğim Eyvah (1979)
  • Dönemeçte (1980)
  • Yalnızlar (1981)
  • Yağmur Beklerken (1981)
  • Osmancık (1983).